1 Şubat 2011 Salı

Mevali – İslam’ın gizli köle sınıfı

İslam tarihinde adı ve toplumsal konumu yanlış anlatılan kitle



Köle kurumunun ortaya çıkması ile beraber, buna paralel olarak serbest bırakılan eski kölelerin oluşturduğu bir sınıf ortaya çıkmıştır. Bu eski köle sınıfı ne özgür İnsan haklarına sahipti nede köle haklarına, arada bir yerdeydi, yani pratikte yarı özgür bir kişiydi. Roma İmparatorluğu’nda "Libertinus" adlı bir sınıf oluşturan bu kitle, İslam içerisinde de tıpkı İslam öncesinde Mevali olarak adlandırıldığı gibi anılmıştır, hemen hemen bütün özlük haklarıda benzerlik teşkil eder.

Terimin sözlük anlamı: ''Veli, velâ kökünden mevlâ kelimesinin çoğulu. Mevlâ; velî, hâmi, yardımcı, dost, sahip, efendi, mâlik, nimet veren veya nimetlenen, köle, köle satın alan yahut satan, akraba, komşu, halef, konuk, amca, amca oğlu, oğul, yeğen, misafir, muhib, tâbii, ortak, hısım, yakın gibi anlamlara gelmektedir.’’ Buna mukabil olarak, ''Mevâlî; azat edilmiş köle, sahip, veli, hâmi, yardımcı, efendi, nimet veren, tabi olan, kendisine nimet verilen, kölenin efendisi gibi anlamlara gelen mevlâ sözcüğünün çoğuludur. Bu anlamlardan farklı olarak, İslâm’ın ilk dönemlerinden başlayarak Arap kökenli müslümanlar “hürr/özgür”, Arap kökenli olmayan müslümanlar ise“mevâlî” olarak isimlendirilmiş ve bu kullanım yaygınlık kazanmıştır.''

Kuran’da mevlâ kelimesi sâhip, dost, yardımcı, efendi anlamlarında kullanılmış ve çoğu kere de bu kelime ile "Allah" kasdedilmiştir. Nitekim; "...Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi yükleme; bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen mevlâmızsın; kâfirlere karşı bize yardım et" (el-Bakara, 2/286); "O ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır"(el-Enfâl" 8/40; el Hacc, 22/78) âyetlerinde olduğu gibi ayrıca (bk. et-Tevbe 9/51; Muhammet 47/11). "Mevâli" kelimesi ise daha çok "mirasçılar" (en-Nisa, 4/33; Meryem, 19/5) ve "dostlar" (el-Ahzâb, 33/5) anlamında kullanılmıştır (en-Nahl, 4/76) âyetinde ise "mevlâ", efendi anlamına gelmektedir.

Hukukî bakımdan mevali, Arap toplumunda İslâm'dan önce bulunduğu gibi, müslümanlıkla hukukî durumları daha da belirlenmiş bir sınıf olarak meydana gelmiştir. Hakim sınıf ile köleler arasında azadlı köle veya esirlerden oluşan bu sınıf, bağlı olduğu aileye, kabileye veya beldeye mensup insan grubunu meydana getiriyordu. İslam öncesindeki mevali de (hangi dinden olursa olsun) sahip bakımından bir fark gözetilmemekteyken, müslümanlık, Mecusî, Yahudi ve Hristiyanların mevali sahibi olmaları yasaklamıştır (el-Mâide, 5/51).

Mevali üç kısma ayrılıyordu:

1- Itk mevalisi: Köle ile efendisi arasında, hürriyetini satın alma yoluyla olur ve ‘’mükâtebe’’ yani yazışma suretiyle bağlanırdı. Bir köle, değeri olan parayı çalışarak kazanıp efendisine ödemekle hürriyetini elde ederdi. Veya efendi, bir esiri gördüğü mühim bir hizmetten dolayı da azâd edebilirdi. Aynı şekilde bir adam kendi kölesine, meselâ; "Şunu yaparsan hürsün" derdi. Köle o hizmeti görürse hür olur ve sâhibinin mevlâsı (azadlı kölesi) sayılırdı.

2- Akid mevalisi: Bir şahsın diğer bir şahsa, bir kabileye veya beldeye, bir hizmet ile veya her ne sebeple olursa olsun, intisap etmesiyle ve bu intisabın asırlarca devam etmesiyle ortaya çıkardı. Ayrıca İslâm fetihlerinden sonra İslâm'a giren kavimlere eski Mezopotamyalılar, Suriyeliler, İranlılar, Türkler, Hind ve Berberîlere Mevalî adı verilmiştir. Yine, İslâm'dan önce Medine'de bulunan Yahudiler de Evs ve Hazrec kabilelerinin mevalisi durumunda idiler. Akid mevalisinde Arap muharipler hakim sınıf; mağlup kavimler ise mülâzemet, karışına ve muaşeret yoluyla Arap kabilelerine mensup oluyorlardı. Bu anlaşmaya "Velâyil-muvâlât" adı veriliyordu. Muvâlât, bir şahsın diğerine "Sen benim mevlâmsın. Ölürsem bana mirasçı olursun, mirasım sana kalır. Sağ olduğum sürece beni müdâfaa ve himâye edersin" teklifinde bulunması, karşı tarafın da "Kabul ettim" demesi ile akid yapılmış olurdu.

3- Rahim mevalisi: Bir kabile erkeklerinin mevâliden zevce (eş) almalarıyla meydana gelirdi.

Araplarda velâ bir takım umumî ve hususî hüküm ve kurallara tabi idi. Umumi ahkâma göre mevlâ, hürden aşağı, köleden üstün kabul edilirdi köle gibi satılamazdı. Özel hükümlerde ise hür gibi muamele görmezdi. Mevlâ, hür bir kadın veya kızla evlenemezdi. Diyeti de -sanki köle imiş gibi- yarı yarıya hesap edilirdi. Kısasta da cezası yarım olarak tatbik edilirdi. Hususi ahkâmda en mühim konu miras meselesiydi. Meselâ; Itk mevlâsına mirasçı olunur, fakat kendisi mirasçı olamazdı. Akid mevlâsına ne mirasçı olunur ne de kendisi mirasçı olurdu. Rahim mevlâsı ise hem mirasçı olur hem de kendisine mirasçı olunurdu.

Bu hukuki düzen Dört Halife ve Emeviler devrinde geniş çapta kullanıldı. Neticede İslâm Devletinde hakim sınıfı teşkil eden Arapları azınlıkta bırakacak kadar büyük bir mevali kitlesi ortaya çıktı. Daha sonra Emeviler, bu kalabalık mevali kitlesine karşı kesin ve sert tedbirler almaya başladılar. Bu da, mevâli topluluğunun Emevilere karşı teşkilatlanmasına yol açtı. Hatta zaman zaman Şiiler ve Haricilerle işbirliği yaptıkları bile oldu.

İslam kurumsallaşıp bir devlet haline geldiğinde yöneticileri, kendi güvenlikleri ve egemenlik alanlarının denetim altında tutulmasının zorunlu gereği olarak bulundukları alanın insanlarından olmayan askeri birlikler oluştururlardı. Örneğin Irak özelinde halka güvenmeyen valiler yanlarında Suriyeli Araplardan askeri birlikler bulundururlardı. Bu uygulama devletin halka yabancılaşması oranında kurumlaşır; yabancılaşma Arap halkın bütününe yaygınlaştıkça Halifeler, bu kezde Mevaliden gitgide daha çok insanı paralı asker olarak mevzilendirme yoluna giderler. Muhafız ordusunda başlayan bu uygulama zamanla giderek tüm ordu birliklerinde yaygınlaşır. Mevalilerden kurulu bu ordular, sefalet ve köleliğe karşı gelişen ayaklanmalarla, mezhep ayrılıkları ve iktidar çatışmalarıyla çalkalanan İslam topraklarında ''huzur'' sağlamanın temel aracı olurlar. İşte bu lejyon ordularının içinde aslan payı, savaşçı gelenekleri nedeniyle Türk kökenlilerin oluşturmuştur.

Mes'udi'nin de belirttiği gibi; ''Mu'tasım, büyük bir istekle Türkleri arıyor, Türk tutsakları toplatıyor ve satın aldırıyordu. Bu yoldan 4 bin tutsaktan kurulu bir birlik meydana getirdi. Bunlara klaptanlı, el işlemeli kumaştan giysiler giydirdi, sırma işlemeli kemerler bağlattı ve birliği özel üniformalarıyla ordunun öteki birliklerinden ayırdı.''

Özellikle Emevi halifelerin süren savaşlar ve iç ayaklanmaları bastırmak ve ayrıca, İslam öncesi güc savaşlarına dayanan kabile içi mücadele içinde, savaş esirlerinden paralı asker olarak kendisine bağlı birlikler kurması ile mevali sınıfı içerisinde zaten ayrıcalıklı yeri olan savaşçı mevaliler, ayrı bir sınıfsal katman olarak toplumda yerlerini aldılar. Esas güçlerine ise Abbasi’lerin döneminde ulaştılar. İslam İmparatorluğu’ndaki sık sık çıkan ayaklanmalara karşı esas gücü teşkil edip, halifenin varlık sebebi olunca bu sınıf kendi çıkarı içinde gücünü kullanmaya başlamıştır. Ayaklananların şiddetle bastırılması ve meskun oldukları şehirlerde halka karşı müsamahasız davranıp sık sık haraca bağlamaları sermaye edinmelerine yol açmıştır zaman içerisinde.

Mevali paralı asker sınıfı içerisinde sivrilip statü ve güc sahibi olanları ise, halifeler uzak vilayetlere vali olarak atayarak kendi tahtını kurtarma yoluna gitmiş, bu askeri sınıfın iktidara olan ortaklığını ise sık sık çıkardığı savaşlar yolu ile başka kanallara yönlendirirken, ganimet bekleyen özgür Arap’ları memnun ve zengin etmenin yanında yeni fakat farklı topluluklardan mevaliler elde ederek dengeyi kendi lehinde tutmayı bilmişlerdir. Esir edilen bu erkek topluluk köle olarak ya angaryaya koşulacak yada mevali olarak savaşıp ileride kendi özgürlüğü elde edecekti. Denge her durumda egemen sınıf lehinde gelişmiş ve çıkar sağlamışlardır.

Yukarıda belirtildiği gibi bu sınıfın üst tabakasını ise Türk boylarından gelenler oluşturmuştur uzun bir süre. Bu sistem sayesinde sık sık ayaklanan mevali askerleri tarih içerisinde kendi egemen devletlerinide kurmuşlardır. Mısır’da kurulan Türk komutan kökenli; Tolunoğulları (868-905), İğşidoğulları (933-969), Memluklar (1250-1380) ve Gazneliler Develeti de 961'de Alp Tekin’in kaçarak geldiği devleti işgal etmesi ile kurulmuştur. Erken İslam’da bu sınıf ganimetleri Arap efendilerine terk ederken zamanla güçlenmelerine mukabil ganimete el koymuşlardır. Mevali sınıfı zamanla en büyük kazancı ise işgal ettiği (din savaşları denilir İslam tarihinde) topraklarda esir ettiği kitleleri köle olarak satması ile elde etmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi bu tip savaşlar iki türlü kazanç sağlamıştır egemen sınıfa ve halifeye; a) yeni savaşçı köle gücü, b) kölelerin satılması ile elde edilen muazzam bir servet. Mevali ordusunun üst düzey komutanları güçleri kabilinden ganimetlerden toprak ve onu işleyecek köleleri alarak ordudan ayrılmışlar ve alttan gelen yeni mevalilere statü kazanma şansını sunmuşlardır, kurumun uzun yıllar var olmasının nedenlerinden biriside budur.

Mevaliler sadece askeri planda öne çıkmamıştır, ilk 3 büyük megazi ve tarih yazarı dışındaki hemen hemen tüm İslam megazi ve tarihçileri mevalidir, keza mevaliden bir çok İslam din adamı çıkmış ve İslam’ın şekillenmesinde rol almışlardır. Zamanla mevali kavramı Arap olmayanları tanımlar hale gelmiştir fakat bizim konumuzun gereği burada sadece azaldı kölelerden bahsedilmektedir. Siyasi planda ise mevaliler büyük çoğunlukla hep muhalefetten yana tavır almışlardır, bu davranışın kökeninde uygulanan kötü vergi politikaları ve sınıfsal baskı görmeleri gibi en küçük bir krizde zorla yer değiştirilmeleri ve Arap egemen toplum modeline olan itirazları rol oynar. Emevilerin sonunu hazırlayan bu siyasi-politik olaylardaki gücünü Abbasi’lerden yana kullanarak mevali tarih içerisindeki sınıfsal yerini almıştır. Politik arenada da mevali yerini almış ve İslam devleti içerisinde statü sahibi olabilmenin yolunuda açmıştır, faka tüm bunlar sınıf adına lokal başarılardır. Bilimsel ve tıbbi disiplinlerdeki mevali katkısı öne çıkan bazı isimler bir yana diğer sınıflar kadar olmamıştır.

Mevali sınıfı birincil olarak askeri planda öne çıkmış ve sivrilmiştir, ardından ise dinsel planda öne çıkmıştır, buna en güzel örneklerden birisi ise ünlü mezhep kurcusu Ebu Hanife’nin mevali olmasıdır. En büyük katkılarından biriside yaptıkları tercümeler vasıtası ile eski bir çok bilgiyi İslam içine katmaları olmuştur. Böylece günümüzde İslam mezhepleri olarak anılan bir çok mezhebin oluşmasında etkin rol oynamışlardır. Şia gibi İslam hareketini derinden etkileyen hareketlerde ana motor vazifesini üstlenmişlerdir. Özellikle Emevi-Abbasi iktidarları dönemi mevali sınıfı ile egemen Arap sınıfının siyasi/politik mücadelesi olmuştur. Abbasi’lerden sonra kurulan İslam devletlerinde siyasi olarakta öne çıkmışlar ve 20. Yy’a kadar sınıfsal varlıklarını sürdürmüşlerdir. Osmanlı’daki bir çok askeri, din ve bilim adamının mevali olması, hatta neredeyse bütün padişahların annelerinin mevali olması ayrı bir tarihsel anekdottur.

Mevali kurumu ise Arap yarımadasında hala yaşamaktadır, Arap olmayan Müslümanların Hac dışında hareme alınmaması, yeni yapılan Mekke metrosunun sadece Arapları taşıması, bölgeye yerleşecek olanların bir Arap ortak olmadan iş yapamaması gibi İslam öncesi dönemden kalan mevali yasaları hala uygulanmaktadır. Köle’lik uluslar arası yasalarla yasaklandığı için mevali sınıfının yerini Arap yarımadasında toplum içerisinde bir statü sahibi olmayıp kendi gettolarında yaşayan Filipinliler, Hindliler vb. göçmenler almıştır. Türkiye’de mevali ve Arap bakış açısı konuları konuşulmadan sık sık dinsel ve tarihsel yayınlar yapılmaktadır. Mevali tarihinin aynı zamanda Türk tarihi olduğu konuşulmadan İslam anlaşılmaz ve tartışılmaz.


Kaynaklar:
1-  Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,cilt II,s: 495-496, Mehmet Zeki Pakalın
2-  Türk Ansiklopedisi, XXIV, 79
3-  İslam Ansiklopedisi, Darulkitap, Köle-Kölelik maddesi
4-  Nasıl Müslüman olduk?, Erdoğan Aydın,
5-  Türklerin Tarihi, cilt 3, Doğan Avcıoğlu
6-  İslamiyet ve Türkler, H.D.Yıldız
7-  Turna Dergisi, İsmail Kaygusuz makalesi, Abbasi devrinde zenci kölelerin isyanı
8-  Kuran
9-  Kutubusitte (Buhari) hadisleri
10- İslam hukukunda suçlar ve cezalar, Dr. İlhan Akbulut, 2003
11- Demografik değişkenler açısından ilk Müslümanlar, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:18 Sayı:2 Prof.Dr. Abdurrahman Kurt
12- İlkel, Köleci ve Feodal Toplum, Zubritski-Mitropolski-Kerov, Eriş Yayınları/8. Baskı
13-SÜİF Dergisi, Sayı 2000/2, Emevi döneminde Arap iskanı, Khalü Athamina / Çev: Szim Yılmaz
14-İlk Türk İslam devleri tarihi, AÜİF yayınları, Doç.Dr. Nesimi Yazıcı
15-Mezheplerin Oluşum sürecinde Mevali’nin rolü, GÜ ÇİF dergisi cilt-2 sayı-3 sayfa-1/26 Yrd.Doç.Dr. Osman Aydınlı
16-Roma egemenliği: Yurttaşlık ve kölelik, çeviren: Prof.Dr. Özcan Çelebican