8 Şubat 2011 Salı

İslam öncesi Mekke merkezli Arap Din inancı 1

İslam öncesi Arap tanrıları ve diğer dinsel ritüeller’in İslam’daki izleri

İslam öncesi Mekke merkezli din algılayışı, bölgeye yerleşen Yahudi ve Nasrani Hıristiyan azınlık kabilelerin ve onların vasıtasıyla Yahudi yada Hıristiyan olan Arap kabilelerin dışında, İslam tarihçilerinin kısaca bahsettiği Hanif, Sabii, yıldız ve gezegenlere tapanlar, cinlere ve meleklere tapanlar gibi totem ve tanrılara tapınmanın son aşaması olan inançlar dışında, İslama şirayet etmiş paganizm/putperestlik ve animizm inançları ile şekillenmiştir. Bölgenin pagan / putperest (müşrik) inancının kökeni ilkel kabile yaşantısına ve etkileşimde olduğu Yemen ile Mezopotamya kültürüne dayanmaktadır. İnanışta ki bir çok tanrı ve dinsel ritüel kavramları Sümer din ve hukuk sisteminin devamı niteliğindedir. Bölge halkının köken olarak yukarı Mezopotamya’dan göç ettiğine dair genel görüş mevcuttur.

İslam öncesi Arap’lara ait dinsel inanç ve tanrıları hakkında esas kaynağı, Arkeolojik veriler dışında hala İslam tarih, hadis, tefsir vb. kaynakları oluşturmaktadır. Geçen yüzyılın başında ki münferit Arkeolojik kazıları saymazsak (özellikle Yemen), Hicaz merkezli Arkeolojik veriler oldukça sınırlıdır. Bilinen ilk genel tarihsel kayıtlar ancak İslam’ın kuvvetlenip bölgesel bir güç haline geldiği MS. 8. YY.a tekabül eder. Ondan önce Hicaz ve Mekke hakkında batılı tek yazılı kaynak İskenderiye’li Batlamyus’un MS. 2.YY’da yazdığı Coğrafya adlı kitabında geçmektedir. Aslında daha çok o dönemde bilinen Kızıl deniz kıyı şeridi anlatılır ve tek satır olarak Mekke olma ihtimali olan bir yerleşkeden bahsedilir söz konusu eserde. Asur’lular döneminden kalan bir yazıtta Yesrib’ten (Medine) bahsedilmektedir. Bilinen tüm bilgiler daha çok megazi/siyer anlatımları ile İslam tarih ve hadis kitaplarından elde edilenlerdir özetle.

İslam öncesi Arap (Kureyş özelinde) dinsel inanışı, İslam dini yayılmaya başladığı dönemde kabile dininden şehir devlet dini olmaya doğru evrimleşme aşamasındadır. Daha henüz bir Tanrılar panteonu ve buna mukabil Antik Yunan benzeri mitolojik unsurlar oluşmamıştır. İslam kaynaklarında o dönem Mekke’de 360 put (tanrı) olduğu bilgisi sık sık bir tanrılar panteonu düşüncesine itmiştir bazı tarihçileri, fakat her zaman bölgenin bir dinsel ticaret merkezi olduğu gerçeği ve kabile tanrıcılığının hakim olduğu bir inanç sisteminin varlığı göz ardı edilmiştir, zaten bunu destekleyecek bir bilimsel kanıtta yoktur, İslam’ın söyleminin daha çok Kureyş kabile inancını betimlediği sık sık unutulmuştur. Bölgedeki Arap toplumunun tamamını putperest olarak adlandırmak yanıltıcıdır, Mekke ve çevresinde hala ilkel kabile dinsel inancıyla yaşayanlar (kişisel yada kabile totemine tapınma) olduğu gibi, daha erken döneme ait Animizm yada atalar kültüne tapınma gibi inançlarda devam etmektedir.

Bütün bu inançları temsil eden dinsel objelerin aslı yada kopyası Mekke kutsal alanında muhafaza edilmektedir o dönemde. Tüm bu muhafaza olayının ardında ticaret yatmaktadır en önemli unsur olarak, Kureyş’le beraber dinsel ritüeller ticaretle bütünleşmiştir. Egemen güç Mekke merkezinde Kureyş inancı olan putperest Ahmesi’lik olsada, merkezden uzaklaştıkça dinsel yaşam kabilelerin gelişmişlik düzeyine göre çeşitlilik gösterdiği gibi, aynı zamanda köken olarakda kabile tarihine dayanan inançlar mevcuttur. Durum itibari ile bölge oldukça değişik inançların bir arada yaşandığı bir görünüm arz etmektedir.

Bölgedeki dinlerin tanımını İslam din adamları ikiye ayırarak (Kureyş kabilesi bakış açısı ile) adlandırmaktadır. a) ‘’Hums’’ dini denilen ve mevcut dinsel ritüellerin ve inançların ticaretle bütünleştirilmesi amacıyla MS. 4.YY’dan itibaren Kureyş’lilerce şekillendirilen ve Fil vakasından sonra esas yapısına kavuşturulan politeist dinsel inanç sistemidir. Diğeri ise b) ‘’Hill’’ dini denilen ve kabilelere göre tarihsel gelişimi içerisinde var olan politeist dinsel inançları tarif etmektedir. Bölgenin bütün pagan/putperest/animist vb. inançları bu çatı altında adlandırılır. Bu iki genel çatı altında toplanan dinler ve totemler/tanrılar bir bütünlük arz etmeden varlıklarını sürdürmekte ve döneminin izlerini sergilemektedir.

İslam tarihçileri ve Kuran’da belirtilenlere göre (Bakara/62), bölgede tek tanrılı ve göksel olarak adlandırılan Yahudi, Hıristiyan ve Sabii’lerin dinsel inanışlarıda coğrafyadaki dinlerin içerisinde yada yanında yaşamaktadır ve Mekke merkezi haricinde de oldukça yaygındırlar. Mekke yakınlarındaki Necran kenti Hıristiyan dininin bir piskoposluk merkezidir döneminde. Bölgede Yahudiler’in hac yaptıkları kutsal yerler vardır. O dönem tanımlaması ile Hanif’liğin bir din olmayıp daha çok Kureyş inancı dışındakileri tarif eden bir sıfat olduğu genel görüşü yaygındır. Bazı Hıristiyanlar, politeistler, Sabii’ler yada sadece bir yıldıza inananlarda gene aynı şekilde Hanif olarak anılmaktadır. Zındıklar ise o dönem tanımlaması ile Mecusi, Mazdek ve Dehri inancına sahip olanlardır. Bölgenin dinsel yapısı kabaca bu şekildedir, İlerleyen bölümlerde bütün dinler ve tanrılar ayrıntılı olarak ele alınacaktır.