İslam öncesi Arap tanrıları
ve diğer dinsel ritüeller’in İslam’daki izleri
İslam öncesi Mekke merkezli
din algılayışı, bölgeye yerleşen Yahudi ve Nasrani Hıristiyan azınlık
kabilelerin ve onların vasıtasıyla Yahudi yada Hıristiyan olan Arap kabilelerin
dışında, İslam tarihçilerinin kısaca bahsettiği Hanif, Sabii, yıldız ve gezegenlere
tapanlar, cinlere ve meleklere tapanlar gibi totem ve tanrılara tapınmanın son
aşaması olan inançlar dışında, İslama şirayet etmiş paganizm/putperestlik ve animizm inançları ile
şekillenmiştir. Bölgenin pagan
/ putperest (müşrik)
inancının kökeni ilkel kabile yaşantısına ve etkileşimde olduğu Yemen ile Mezopotamya
kültürüne dayanmaktadır. İnanışta ki bir çok tanrı ve dinsel ritüel kavramları
Sümer din ve hukuk sisteminin devamı niteliğindedir. Bölge halkının köken
olarak yukarı Mezopotamya’dan göç ettiğine dair genel görüş mevcuttur.
İslam öncesi Arap’lara ait
dinsel inanç ve tanrıları hakkında esas kaynağı, Arkeolojik veriler dışında
hala İslam tarih, hadis, tefsir vb. kaynakları oluşturmaktadır. Geçen yüzyılın
başında ki münferit Arkeolojik kazıları saymazsak (özellikle Yemen), Hicaz
merkezli Arkeolojik veriler oldukça sınırlıdır. Bilinen ilk genel tarihsel
kayıtlar ancak İslam’ın kuvvetlenip bölgesel bir güç haline geldiği MS. 8. YY.a
tekabül eder. Ondan önce Hicaz ve Mekke hakkında batılı tek yazılı kaynak
İskenderiye’li Batlamyus’un
MS. 2.YY’da yazdığı Coğrafya adlı kitabında geçmektedir. Aslında daha çok o
dönemde bilinen Kızıl deniz kıyı şeridi anlatılır ve tek satır olarak Mekke
olma ihtimali olan bir yerleşkeden bahsedilir söz konusu eserde. Asur’lular
döneminden kalan bir yazıtta Yesrib’ten (Medine) bahsedilmektedir. Bilinen tüm
bilgiler daha çok megazi/siyer anlatımları ile İslam tarih ve hadis
kitaplarından elde edilenlerdir özetle.
İslam öncesi Arap (Kureyş
özelinde) dinsel inanışı, İslam dini yayılmaya başladığı dönemde kabile
dininden şehir devlet dini olmaya doğru evrimleşme aşamasındadır. Daha henüz
bir Tanrılar panteonu ve buna mukabil Antik Yunan benzeri mitolojik unsurlar
oluşmamıştır. İslam kaynaklarında o dönem Mekke’de 360 put (tanrı) olduğu
bilgisi sık sık bir tanrılar panteonu düşüncesine itmiştir bazı tarihçileri,
fakat her zaman bölgenin bir dinsel ticaret merkezi olduğu gerçeği ve kabile
tanrıcılığının hakim olduğu bir inanç sisteminin varlığı göz ardı edilmiştir,
zaten bunu destekleyecek bir bilimsel kanıtta yoktur, İslam’ın söyleminin daha
çok Kureyş kabile inancını betimlediği sık sık unutulmuştur. Bölgedeki Arap
toplumunun tamamını putperest olarak adlandırmak yanıltıcıdır, Mekke ve
çevresinde hala ilkel kabile dinsel inancıyla yaşayanlar (kişisel yada kabile
totemine tapınma) olduğu gibi, daha erken döneme ait Animizm yada atalar
kültüne tapınma gibi inançlarda devam etmektedir.
Bütün bu inançları temsil
eden dinsel objelerin aslı yada kopyası Mekke kutsal alanında muhafaza edilmektedir
o dönemde. Tüm bu muhafaza olayının ardında ticaret yatmaktadır en önemli unsur
olarak, Kureyş’le beraber dinsel ritüeller ticaretle bütünleşmiştir. Egemen güç
Mekke merkezinde Kureyş inancı olan putperest Ahmesi’lik olsada, merkezden
uzaklaştıkça dinsel yaşam kabilelerin gelişmişlik düzeyine göre çeşitlilik
gösterdiği gibi, aynı zamanda köken olarakda kabile tarihine dayanan inançlar
mevcuttur. Durum itibari ile bölge oldukça değişik inançların bir arada
yaşandığı bir görünüm arz etmektedir.
Bölgedeki dinlerin tanımını
İslam din adamları ikiye ayırarak (Kureyş kabilesi bakış açısı ile)
adlandırmaktadır. a) ‘’Hums’’ dini denilen ve mevcut dinsel ritüellerin ve
inançların ticaretle bütünleştirilmesi amacıyla MS. 4.YY’dan itibaren
Kureyş’lilerce şekillendirilen ve Fil vakasından sonra esas yapısına
kavuşturulan politeist dinsel inanç sistemidir. Diğeri ise b) ‘’Hill’’ dini
denilen ve kabilelere göre tarihsel gelişimi içerisinde var olan politeist
dinsel inançları tarif etmektedir. Bölgenin bütün pagan/putperest/animist vb.
inançları bu çatı altında adlandırılır. Bu iki genel çatı altında toplanan
dinler ve totemler/tanrılar bir bütünlük arz etmeden varlıklarını sürdürmekte
ve döneminin izlerini sergilemektedir.
İslam tarihçileri ve
Kuran’da belirtilenlere göre (Bakara/62), bölgede tek tanrılı ve göksel olarak
adlandırılan Yahudi, Hıristiyan ve Sabii’lerin dinsel inanışlarıda coğrafyadaki
dinlerin içerisinde yada yanında yaşamaktadır ve Mekke merkezi haricinde de
oldukça yaygındırlar. Mekke yakınlarındaki Necran kenti Hıristiyan dininin bir
piskoposluk merkezidir döneminde. Bölgede Yahudiler’in hac yaptıkları kutsal
yerler vardır. O dönem tanımlaması ile Hanif’liğin bir din olmayıp daha çok
Kureyş inancı dışındakileri tarif eden bir sıfat olduğu genel görüşü yaygındır.
Bazı Hıristiyanlar, politeistler, Sabii’ler yada sadece bir yıldıza inananlarda
gene aynı şekilde Hanif olarak anılmaktadır. Zındıklar ise o dönem tanımlaması
ile Mecusi, Mazdek ve Dehri inancına sahip olanlardır. Bölgenin dinsel yapısı
kabaca bu şekildedir, İlerleyen bölümlerde bütün dinler ve tanrılar ayrıntılı
olarak ele alınacaktır.