16 Haziran 2011 Perşembe

Bedevi Yaşamının İslam’daki İzleri

İslamiyet öncesi Arap yarımadasındaki nüfusun çoğunluğunu göçebe Bedevi’ler oluşturmaktaydı. Bedeviler tarihsel olarak Deve’yi ehlileştirdikten sonra Arap yarımadasında popülasyon oluşturabilmiştir. Yaşamları belli tabular üzerine kurulu olan bu kabileler kendi yerel kültürlerini günümüze taşımakta zorlanmakla birlikte geçen yüz yılın ortalarına kadar İslam ritüellerinin içerisinde barındırdıkları bazı foklorik unsurlar itibari ile bizlere ulaştırabilmişlerdir. İslam öncesi dönemde güncel yaşamda esas olan kuvvetlinin egemen olduğu ve yenilenin köle yada bağımlı olduğu bir siyasi sistem olmuştur.  Bedevi kabile ve aşiretlerin belli bölgelerde aile ve klan düzeyinde yaşayıp, daha çok hayvancılık ve yağma yaparak geçiniyor olmaları, kültürel bir medeniyet geliştirememiş olmaları temel özellikleridir o dönemde. Yerleşik yaşam ve şehirleşme çok sınırlıdır ve Arap kabileler Bedevilerin yerleşik düzenden nemalanmalarına izinde vermemektedir. Geriye Arap çöllerinde küçük hayvan sürülerine dayalı ve çok zor şartlar altında ancak yağma, talan ve savaşlarla desteklenen bir yaşam kalmaktadır Bedeviler için.

Töreler klasik kabile anlayışına uygun olarak tabular ve ihtiyaçlar doğrultusunda oluşturulmuştur. Bedevi yaşamı ana unsur olarak savaş ve yağma üzerine kurulduğu içinde toplum yapılanması, hukuk ve törelerde bu yönde şekillenmiştir. Eşitler içerisinde birinci olan kabile reisinin yönetiminde güncel yaşamını sürdüren aşiretler için işlevi güncel yaşamda sınırlı olan ‘’Mele’’ adlı kabile meclisi büyük konular dışında işlevsizdir. Yaşamın ve ekonominin ana unsuru olan savaş ve yağma düzenini sürdürmenin zorunlu unsuru güçlü bir reis etrafında toplanmış aşiret ve kabiledir. Kabile içerisinde yaşam ilkel komünal düzeyde sürdürülmektedir, göçebe yaşam mal sahibi olmayı zorlaştırmakla beraber, mal sahibi olmayı zorlaştıran ana unsurlardan biriside mevcut ekonomik sistem içerisinde dönen metanın azlığıdır, bir diğer unsurda kabile içi paylaşım zorunluluğunun mal biriktirmeye engel olmasıdır. Özetle Bedevi aşiret yağmalar ve kendi arasında ihtiyaçları kadar paylaştırır yani paylaşım eşit değildir, kabile içerisinde kadın yada yaşlı gözetilmez paylaşımda. Gene aynı şekilde savaşlardaki esirleri köleleştirme ve köle sahibi olma gibi mal kazanımları onların göçebe yaşamları için gereksiz şeylerdir. Fidye alınacak olanlar dışındakiler (genelde kadınlar hariç) öldürülür.

Bedevi toplumda hayati kurallar bellidir, kabileyi bir arada tutup savaştıracak ve zafer kazandıracak bir reis, kabilenin ihtiyaçlarını karşılayacak ganimetin paylaşım sistemi ve bu düzeni devam ettirecek töreler. İlkel kabile yaşamında aslolan kabiledir, çünkü bireyler yaşamlarını devam ettirebilmelerini ve güçlü kalmalarını ait oldukları kabileye borçludurlar. Bu ilkel sosyal yaşam hayatın devamını sağlamaktadır, sistem daha çok güçsüz bireylerin bir araya geldiği ve bireylerin bir arada tutulmasını gerektiren bir zorunluluk üzerine kurulmuştur. Mevcut sistemde Bedevi’yi bağlayan tek unsur ait olduğu toplum yani aşiret yada kabile olmuştur. Esas olan tek şey kan bağıdır. Kabilede mevcut yazılı yada sözlü bir hukuk olmadığı için, töreler üzerine kabile reisinin pratik kararları doğrultusunda yönetilmektedir o dönemde. Doğal olarakta bu uygulamaların, kabile üyeleri nezdinde (bağlayıcı bir hukuksal yapıya bağlı olmayan yaşamında) bir esas teşkil edebilmesi için kabile reisinin oldukça adil olması lazımdı.

Savaş ve yağmalarda elde edilen ganimetin paylaşımında kabilenin devamı esas alınmıştır. Paylaşımda 5/1 reise kalan 5/4 ise kabile ferdlerinin ihtiyaçları doğrultusunda olur. Savaşa katılmamış yaşlı bir kadın tüketeceği kadar ganimet alırken, çok çocuklu bir aile keza kendi tüketeceği kadar alır. Savaşan güçlü erkeklerin savaş meydanında öldürdüklerinden elde ettiği ganimetler bu paylaşıma dahil edilmez genelde. Yönetmenin tek unsuru ise reisin sürekli olarak mevcut kazanımlarını (mal varlığını/ganimetlerini) kabile içerisinde paylaştırmasıdır, buda her reis seçiminde daha kudretli bir reis arayışına iter Bedevileri. Reis kazanımın (ganimetin) 5/1’ini alırken, bunun büyük bir bölümünü reis kalmak için harcamaktadır. Bir nevi ilkel düzeyde oluşturulmuş olan hazinenin kullanımıdır reisin yaptığı. Yani ganimetin tamamı hem reisindir hemde törelere göre reisin insiyatifinde ihtiyaç duyulduğu anda kabile üyesinindir. Bu törenin arkasında bölgedeki güçlü ve zengin olanın bu edinimlerini göstermek amacıyla kabile mensuplarına dağıtması geleneği yatmaktadır. Bu şekilde benzer davranış yerleşik yada yarı göçebe yaşam süren Araplarda da görülmektedir. İktidarı ele geçirmenin ana unsurlarından birisidir, reisin yada zengin bir kişinin mal dağıtması. Bu davranışın Bedevi yaşamındaki yansıması biraz zaruriyetten menkul olsada, reisin tek tartışılmaz yasama, yürütme ve yargı sahibi olmasını pekiştirir.

Bu geleneğin devamını İslam’da Enfal suresi 41. Ayette görebiliriz, orada ganimetin 5/1’i İslam tanrısına ve onun peygamberine bırakılır, Muhammed’te tıpkı kendinden önceki kabile reisleri gibi bu ganimeti toplum içerisinde paylaştırır yada toplum adına kullanırdı. Söz konusu kanunun ortaya çıktığı dönemde Muhammed, Medine’ye yeni siyasi ilticada bulunmuş ve toplumu ciddi oranda yaşam savaşı vermekteydi. Tek çıkar yol savaş ve yağmaydı ve bu küçük ölçekli yapılırken çevredeki Bedevi aile ve aşiretlerin yağma için Müslümanlara katılımı ile sistematik ve güçlü bir askeri güç haline gelmiştir. Bütün bu zorunluluklar doğrultusunda ittifak güçleri tarafından paylaşılması gereken ganimetlerin paylaşımı için Muhammed var olan Bedevi töresini ilahi bir emir olarak topluma sunmuştur. Zaten var olan bir kuralı ilahi bir yapı olarak topluma kabul ettirmiş olan Muhammed böylece mevcut statükoyuda korumasını bilmiştir. İslam tanrısının ganimetten pay alması daha sonraları İslam hukukunda devlet hazinesinin temelini oluşturmuştur.

O dönemde pek dikkat çekmeyen husus ise göksel tek yaratıcı bir tanrının ganimetten pay alması olmuştur, kabilelerin ganimetten bir payı tanrılara sunması bilinen ve bölgede yaşatılan bir dinsel ritüeldir aslında, mesela bölgedeki Kabe’lerin içerisinde bulunan adak kuyuları (gabgab) bu sunu için kullanılmıştır uzun bir süre. Zemzem suyu efsanesinde bahsi geçen altın geyik heykeli bu ritüelin bir erken örneğidir, bu uygulama büyük bir ihtimal Mezopatamya kökenli tanrılara kurban verme ve tapınak ekonomisi döneminden o döneme ulaşan bir dinsel ritüeldir. İslam içerisine ise yağmadan elde edilen ganimetin 5/1 payının İslam tanrısı ve onun peygamberine verilmesi kanununun arkasında ise bu erken dönem tapınak ekonomisindeki rahiplerin hukuksal saltanatlarının tekrarı vardır. Tanrı adına mal varlığının yani ekonomi ve siyaset kontrolü rahip kral tarafından yapılmaktayken İslam bu uygulamayı tanrı adına peygamber kral olan Muhammed’e vermiştir.

Kaynaklar:
1- İslam düşüncesinin erken döneminde muhalefet ve görüntüleri, Kelam araştırmaları 8:1 Abdülnası Süt
2- İslam öncesi dönemde Mekke idare sistemi ve siyasetin oluşumu, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:10 Sayı:1 Yard.Doç.Dr. Adem Apak
3- Sosyo-ekonomik ve kültürel yönden İslam öncesi Mekke toplumu,  Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:10 Sayı:2 Prof.Dr. Abdurrahman Kurt
4- İlkel, Köleci ve Feodal Toplum, Zubritski-Mitropolski-Kerov, Eriş Yayınları/8. Baskı
5- Cahiliye Döneminde Yesrib’in Etnik Yapısı, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C:15 Sayı:1, Yaşar Çelikkol
6- Bedevi Maddesi, Diyanet İslam Ansiklopedisi, 5. Cilt
7- Kuran