28 Ocak 2011 Cuma

İslamda Kölelik 1



''İslam kölelik kurumunu kabul eder; bu durum Kuran'da çeşitli ayetlerde ve Muhammed’in hadislerinde özellikle pekiştirilerek, kölelik kurumunu ortadan kaldırmadığı gibi sadece kendisinden önceki avcı-toplayıcı göçebe yada yarı göçebe kabile yaşamından yerleşik yaşama geçişte zorunlu olan ekonomik nedenlerle kölenin kullanım ve edinim şeklini revize etmiştir ve köle kaynaklarını sınırlandırmıştır. Antik çağda üretim için gerekli olan köle gücünün yerine henüz farklı makinalar ve ekonomik sistemler üretilmediği için imkansızdır o dönemde köleliği kaldırmak. Kölelik ancak Kapitalist sistem ortaya konulup söz konusu ekonomik sistem ve rejimleri toplumda yerini alınca yani köle iş gücünün yerini başka iş güçleri alınca ancak yavaş yavaş tasviye edilerek ilerde detaylı göreceğimiz gibi kölelik kaldırılabilmiştir ve bunda ne İslam’ın nede bir başka doğmatik din’in etkisi olmuştur, bilakis aşağıda göreceğimiz gibi İslam için hala köle kurumu olabilir ve şeriata uygundur hemde İslam’a göre kıyamete kadar.

Kuran'da abd(köle) sözcüğü nadiren kullanılmış, onun yerine ma meleket eymanukum(sağ elinin sahip olduğu) deyimi almıştır.'' ''bu kelime gurubu geleneksel olarak savaş esirlerini, daha geniş anlamda ise köleleri simgeler. Kadın kölelere cariye denilmektedir. Kölelikle ilgili hükümler için ilk önce Kuran’a bakalım'' (aşağıdaki ayetlerde ''ma meleket eymanüküm'' ifadesi geçmektedir);

Nisa suresi 24. ayet: Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Not: Görüldüğü gibi cariyenin köle olmadan önceki hayatı İslam’ı ilgilendirmez. Aşağıda diğer ayetlerde göreceğimiz gibi cariye için herhangi bir şart yoktur Müslüman erkeğin cinsel ilişkiye girmesinde. Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrîd-i adlı kitabında bu ayete konu olan Huneyn savaşı ile ilgili hadisi açıklar. Konu evli müşrik kadınlarla yatmayı günah sayan Müslümanların itirazı üzerine yazılan bir ayettir. Muhammed’in dağıttığı cariyelerin ganimet olduğu ve helal olduğu tasdik edilir.)


Nisa suresi 25. ayet: İnanmış hür kadınları nikahlama genişliğine gücü yetmeyeniniz, ellerinizin altındaki genç, mümin köle kızlardan biriyle evlensin. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hep birbirinizdensiniz. O halde onları, ailelerinin izniyle nikahlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak kalarak, iffetli hanımlar olmaları şartıyla onların mehirlerini örfe uygun bir biçimde verin. Evliliğe geçtikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara hür kadınlara uygulanan cezanın yarısı uygulanacaktır. Bu, köle ile evlenme yolu, günaha ve sıkıntıya girmekten korkanınız içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah çok affedici, çok merhametlidir.  (Not: Cariye’nin şeriata uygun evlilik yapmış olması onu tam bir hür İnsan yapmaz ve görüldüğü gibi hür Kadın’dan yarı kat az ceza alır çünkü İslam’a göre eşit değildir. Hür ve evli kadın recm edilirken (öldürülürken), cariye dövülerek cezalandırılır, neticede mal olarak alınır ve satılır.)

Nisa suresi 36. ayet: Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.

Nisa suresi 92. ayet: Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tevbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Alimdir (her şeyi bilendir), Hakimdir (hüküm ve hikmet sahibidir). (Not:İslam bu hususta daha önceki Arap şeriatına sadece önceliği mümin köleye vermesi şartını getirmiştir, yoksa iman etmeyen ve iş gücü olarak gerekli olduğu için elden çıkarılamayan kafir kölelerin hür kalması imkansızdır pratikte)

Maide suresi 89. Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.

Muminun suresi 5-6. ayetler: Ve onlar ki, iffetlerini korurlar (cinsiyet organlarını koruyanlardır onlar), Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir. (Not: Cariyeler için nikah zorunluluğu yoktur ve sahibi olan Müslüman erkek için istediği şekilde seks yapabileceği bir maldır.)

Ahzab suresi 26-27. ayet: Hem de kitap ehlinden onlara yardım edenleri kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi, siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz. (Allah) onların arazilerini, yurtlarını ve mallarını size miras kıldı. Bir de henüz ayak basmadığınız bir yeri (size miras kıldı). Allah, her şeye kâdirdir. (Not: Benu Kureyza kabilesi ile Hayber savaşı olarak bilinen akabinde yaklaşık 600 ila 900 arasında ki Yahudi erkeğinin Muhammed tarafından Ali ve Zübeyr bin Avam’ı görevlendirilmesi ve tüm gün boyunca kılıçla kafaları kesilerek öldürülmeleri,  kadın ve çocukların köle edilmesi ile sonuçlanan vakıa için yazılmıştır. Bu ayette geçmeyen ama ilgili hadisler vasıtası ile hikayesi günümüze ulaşan birde Safiyye (bilinen adıyla Cüveyriye) adlı, Yahudi kabile liderinin 13 yaşındaki evli bir kızı vardır ki savaş sonucunda bir Müslüman gencin hissesine düşen bu güzel kızı Muhammed kendi ganimetine geçirir. Babası ve kocası dahil olmak üzere bilinen tüm erkek akrabalarını kılıçtan geçirtip ve diğer akrabalarını köle yaptıktan sonra, olayın üzerinden 24 saat geçmeden Muhammed’in daha yolda iken Cüveyriye adını verdiği kızla cinsel ilişkiye girmesi ve kendisini azad edip karısı yapması başlı başına ayrı bir yazı konusudur.)

Ahzab suresi 50. ayet: Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Not: Dikkat edilecek olursa artık yerleşik hayata geçmiş ve üretim yapan bir toplum’un İnsan yağmasından korunması içindir ki ancak ganimet elde edilerek yada ganimet olarak alınıp satılan birisini köle yapabilirsin. Burada yasaklanan İnsan yağması sadece kendi toplumu içindir, yoksa İslam gaza adı altında kafirlere sürekli savaş açarak ihtiyacı olan ganimeti sağlar kendine.)

Ahzab suresi 52. ayet: Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor. (Not: Burada İslam tanrısı Muhammed’e özel bir ayrıcalık vermekte ve cariye konusunda bir sınır koymayarak onu ödüllendirmektedir ve istediği kadar cariye alabileceğini ve değiştirebileceği iznini vermektedir, normalde tüm Müslüman’lar için geçerlidir bu kural ama bu özel ayette altı çizilmiştir ki bu söz konusu ayetlerin ortaya çıktığı süreçle ilgilidir ve ayrı bir yazı konusudur.)

Ahzab suresi 55. ayet:Onlar (peygamberin eşleri) için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (kadın dostları) ve sahip oldukları köleleri hakkında bir günah yoktur. Bununla beraber (ey Peygamberin hanımları) Allah'tan korkun. Çünkü Allah her şeye şahit bulunuyor. (Not: Burada kast edilen aslında başka ayet ve hadislerde açıklandığı gibi Erkek olma vasfını yitirmiş köleler ve erkek köle çocuklardır.)

Mucadile suresi 3. ayet: Kadınlar’dan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Not: İslam da ilk önce mümin köle azad edilir eğer kişinin elinde yoksa iyi huylu olanı azad edilir eğer oda yoksa ve durumu uygunsa ilk iki şarta uygun bir köle satın alınır ve azad edilir, kafir olan ve nedamet göstermeyen bir köle çok darda kalmadıkça asla azad edilmez.)

Bakara suresi 177. ayet: Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır. (Not: Burada ki esirler iki türlüdür; birincisi düşmanın kölesi olan Müslümanlar ve ikincisi ise kendi kabilesinden olupta esir alıp köle yaptıkları kendi akrabalarıdır.)

Beled suresi 12-13. ayetler: Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir? Köle azat etmek. (Not: Söz konusu ayet hakında birkaç değişik rivayet vardır, ortak noktası ise keffâret ödemekle ilgili olmasıdır ve İslam’ın köle azad etmeyi İslam öncesi bazı kurban ritüelleri için alternatif olarak getirmesinin bir sonucu olduğundandır.)

Tevbe suresi 60. ayet: Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm'a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Not: Burada sadaka verilecek köle içinde bir sınırlama vardır ve oda ilk önce mümin köle ve ardından iyi huylu köle olmasıdır yoksa kafir bir köleye sadaka verilmez.)

Mearic suresi 29-30. ayetler: Onlar ki ırzlarını korurlar (cinsiyet organlarını titizlikle korurlar), Ancak zevcelerine ve cariyelerine karşı hariç. Çünkü onlara yaklaştıklarında kınanmazlar. (Not: Zina yasaklamasından sonra yazılan ayetlerdendir, dikkat edilmesi gereken ise İslam’ın cinsel ilişkiyi cinsel organlar olarak algılamasıdır, ırz ve namus sadece cinsiyet organlarında vardır İslam’a göre)

İnsan suresi 8. ayet: Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler. (Not: Surenin tamamının yazılış tarihi ile ilgili ihtilaf olmasına rağmen çoğunluk Medeni ‘Medine de’ ayet olduğu yönündedir ve Ensar’ın ‘Medine’li’ Muhacir’lere ‘Mekke’li’ yaptığı iyilikleri anlatır, bir diğer sahih bulunmayan rivayette ise Bedr savaşında esir alınanlara yapılanlar anlatılır şeklindedir, Ali ve ailesi için yazıldığı da rivayet edilmekle beraber Sunni İslam bu rivayeti kabul etmez.)

Nur suresi 33. ayet: Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir. (Not: İslam da şeriat bellidir, 1- Köle sahibi köle hakkında iyi kanaate sahip olmalıdır. 2- Özgürlüğünü satın almak isteyen (mükatebe yapmak isteyen) köle Müslüman yada toplum içerisinde kendine bakabilecek bir mesleğe/yeteneğe sahip iyi ahlaklı olmalıdır. 3- Müslüman kölelere indirim yapılabilir istenirse. 4- Özellikle Araplar’da eski bir gelenek olan fuhuş sektörü, elde edilen cariyelerin fazlalaşması ve her iki tarafın fuhuş yoluyla özgürlüğünü elde edecek geliri toplama konusunda uzlaşması sonucunda bir dönem Medine’de çok yaygınlaşmıştır ve bu yoldan geçimini sağlayan ve Muhammed’in eşi Ayşe’nin zina yaptığı konusunda şahitlikte yapan Musevi bir kişinin fuhuş yaptırdığı bir cariyesinin Müslüman olduktan sonra Muhammed’e başvurarak şikayet etmesi üzerine yazılmış bir ayettir. Tüm bu şartlar oluştuktan sonra ve gene köle sahibi isterse mükatebe yapılır.)

Nur suresi 58. ayet: Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz erginlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için bir mahzur yoktur. (Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.) İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Not: Burada kast edilen cinsel ilişki kurulmamış kölelerdir.)

Nahl suresi 71. ayet: Allah, rızık yönünden bir kısmınızı diğerlerinden üstün kıldı. Kendilerine bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere (kölelere) vermiyorlar ki, onda eşit olsunlar. Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar? (Not: Köleliğin meşru gösterildiği açık ayetlerden birisidir ve açık olarak İslam tanrısı bir kısım İnsanı köle olarak yarattığını belirtiyor.)

Nahl suresi 75. ayet: Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah'a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler. (Not: İslam köleliği bu ayetle yasal olarak kabul ve emrederken aynı zamanda sınıflı bir toplum olduğunu da beyan ediyor.)

Rum suresi 28. ayet: Allah, size kendinizden bir misâl verdi: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde elleriniz altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte biz, düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.


Görüldügü üzere İslamın köleliği yasaklamak bir yana ana kaynağı olan Kuran’da da yazdığı gibi mevcut göçebe kabile sisteminden feodal sisteme geçiş yapan topluma yönelik düzenlemeleri görülmektedir, ekonomik üretim için gerekli olan iş  gücünü kölelik kurumundan sağlayan toplum da İslam köleliği yasaklamamıştır. Bu amaçla, köleliğin diğer kaynaklarını kaldırarak, sadece savaşı, kölelik kaynağı olarak kabul etmiştir. Göçebe kabile ve yarı göçebe kabile kültüründe köleler yük teşkil ettiği ve sadece ait olunan kabile İnsan olarak görüldüğü için genelde çok kötü muameleler sonucunda ölmekte iken, yerleşik ve feodal sisteme geçen toplumda elde edilen köle metası korunma ihtiyacı doğmuştur. Gene aynı şekilde kendi aşireti dışında ki tüm canlılar değersiz kabul edildiği için sadece köle elde etmek adına yağma yapılan ilkel kabile ekonomisinden, üretim ve istikrar için gerekli olan ve aynı zamanda kabile kültünden yerleşik kavim kültüne geçmiş olmanın getirdiği bir aidiyet kavramı üzerinden salt köle amaçlı yağma yasaklanmıştır ki bu aşamayı yüz yıllar önce geçmiş olan toplumlar vardır o sırada yakın coğrafyada.

Diğer antik çağ medeni toplumları gibi İslam toplumu da sadece savaş sonucunda esir alınanları köle yapmıştır. Müslümanlar savaşta almış oldukları savaş esirlerini, karşılıksız olarak veya kurtuluş fidyesi alarak serbest bırakılabileceği gibi (Muhammed, 4), gerektiğinde köle ve cariye de yapılabilir. 10. YY. kadar devam eden Arap istilası ve fetih savaşlarında yağma ve talanın yanı sıra, en büyük getiriyi köle ticareti sağlıyordu. 10. YY. Arap coğrafyacısı İbn Havkal, Horasan’da bir köle çocuğun 3 bin dinara satıldığını yazar. İlk dönem İslam da yayılmacı savaşlarda elde edilen kölelerini çalısması için ‘seks’ dahil, kiraya veren köle iş gücünün kazancı ile geçinen bir kitle oluşmuştu. Hatta bu yüzden Nur/33 ayeti yazılmak zorunda kalmıştı.

Kölelik kurumu bütün Dünya da olduğu gibi 1950 yılına kadar tüm İslam coğrafyasında varlığını sürdürmüştür. Kusay’ın 5. YY. başlarında kurduğu tapınak şehri Mekke’nin içinden çıkan İslam doğmasının, Medine’de kurduğu savaşçı tüccar kent devletinin ekonomik temelini oluşturan köle iş gücünü tasviye etmesini beklemek tatlı bir hayaldir. Kölelik yerine başka bir üretim biçimi getirilmediği sürece kölelik kurumu kaldırılamazdı ve İslam üretim gücünü köle iş gücüne dayandırırken artı değeri gazalardan (savaşlardan) elde ettiği ganimetlere dayandırıyor ve köle ticareti zamanla en kazançlı sektör haline geliyordu.

Var olan devlet her ne kadar gücünü savaşçı tüccar bir sınıftan alsa da yerleşik kavim toplumuna yani ümmet olmaya doğru evrilirken geçirdiği değişim neticesinde daha öncede beyan edildiği gibi ekonomik zorunluluk nedeniyle köle’ye iyi davranma edinimi kazandırmakla kalmıyordu elbette, aşağıda hadislerde de göreceğimiz gibi köle aynı zamanda aynı tanrının yarattığı bir İnsan olarak karşımıza çıkıyordu, her ne kadar mal temelinde diğer tüm canlı varlıklarına uyguladıkları asgari İnsani davranış şeklini öğreti olarak veriyorsa da İslam köle’yi yukarıdaki ayetlerde de gördüğümüz gibi asla eşit ve tam İnsan olarak görmüyordu, daha çok bir kader kurbanı ve kullanılması gereken bir maldı.

Aynı dönemde Doğu Roma İmparatorluğunda (Sekizinci yüzyıldan sonra Bizans) köleci üretim sisteminden feodal üretim sistemine geçiş yaşanırken, İslam kent devletinde kurulan siyasi ve ekonomik sistemin bu geçişe yakın bir yerde yer alması kaçınılmazdır elbette. Köle iş gücüne dayalı Asyatik ekonomik sistemini batılı tarzda köleci üretim sistemi ile kıyaslamak yanlıştır, ikisi farklı siyasi ve ekenomik sistemlerdir, temelde benzerlikleri vardır.