8 Şubat 2011 Salı

İslam öncesi Mekke merkezli Arap Din inancı 4

İsaf ve Naile
Arap mitolojisine göre lokal tanrılar olması muhtemeldir. İslam öncesi Arap mitolojisinde Mekke kutsal alanında cinsel ilişkiye girdikleri için tanrılar tarafından yada bizzat kutsal alan (Harem) tarafından taşlaştırıldığına inanılan (Arap mitolojisinde kayalara taşlaşmış İnsan olarak bakılırdı) iki kişiyi temsil ettiği düşünülen putlara istinaden tapınılan tanrı kültü. Bir diğer mitolojik hikayeye göre ise deniz kenarında (muhtemelen Kızıl deniz)  bulunuyorlardı ve onlara orada tapınılıyordu (kendi Kabe’lerine sahip olmaları muhtemeldir), yani tapınakları başlangıçta Kızıl deniz sahilinde bir yerdeydi ve diğer tanrı heykelleri (putları) gibi Mekke kutsal alanına dahil edilip mevcut politeist din içerisinde tapınılmaya başlandı, bu ikiz tanrılar için bir başka mitolojik hikayede ise gene Mekke kutsal alanında sevişirken yakalandıkları için öldürüldükleri ve sonradan öldürülmelerine üzülen kabile mensuplarınca atalar kültü içerisinde tanrı heykellerinin (putlarının) yapılıp tapınıldığına dair rivayetler vardır. Bir başka mitolojik hikayede bahsi geçen ve Amr b.Luhay’ın Cidde sahilinde bulup Mekke’ye getirdiği söylenen daha eski tanrı kültlerinden birisi olup yerel eski tanrılarla bütünleşerek günümüzdeki halini almış olmasıda muhtemeldir.
 
Bütün bu değişik anlatımlı hikayelerin sonucunda söz konusu tanrıları temsil eden heykeller (putlar), günümüzde de İslam tarafından kutsal kabul edilip hac dinsel ritüeli içerisine dahil edilen, o dönemde de kutsal olan Safa ve Merve tepelerine dikilmiş ve adlarına tepelerde tapınak yapılmıştır, söz konusu eylem büyük ihtimal erken dönemde olmuştur, Kureyş kabilesi’nin ve günümüz Mekke’sinin kurucusu Kusay’ın bölgeyi ele geçirmesi ile, anlatımlara göre zamanla gözden düşmüş olması muhtemel bu ilgili tanrıları temsil eden heykeller (putlar) söz konusu tepelerden alınıp Kabe’nin önüne, zemzem kuyusunun yanına yerleştirilmişler ve eski saygınlıklarına kavuşmuşlardır.
 
Kutsal sayılan tepelerden dolayımı bir tanrı kültü yaratıldığı yada tanrıların uzun dönemdir kutsal kabul edilen tepeleremi ait olarak düşünüldüğü belirsizdir. Eski mitolojik inançların yeni inançlar içerisinde devam etmesi yeni bir şey değildir, özellikle Anadolu’da benzer bir çok örnek vardır. Amr b.Luhay’ın Safa tepesine Nuheyku Mucaridurrih adlı bir tanrıya ait putu, Merve tepesine ise Mu’timu’t-Tayr adlı tanrıya ait putu yerleştirdiği İslam kaynaklarında yazmaktadır, bu tanrılar hakkında isimleri dışında bir bilgi yoktur. İslam öncesi efsanelerden etkilenerek aktarılan bu mitolojik hikayede Amr b.Luhay’ın söz konusu tepelere birden fazla tanrı putu dikmiş olması muhtemel olduğu gibi, sonradan bir çok lokal efsanede görüldüğü gibi bir çok şey ona isnad edilmişte olabilir. İsaf ve Naile adlı tanrılar ismen İslam içerisinde yaşamazken, aksine Safa ve Merve tepeleri arasında erken dönemden itibaren bu tanrılara yapılan Sa’y uygulaması İslam içerisinde devam etmektedir.
 
Zü’l-Halasa
Yemen’de Abela’da Kabe (Kureyş onu el-Kabetu'l Yemâniyye olarak adlandırıyordu) kutsal alanında (hicri 2. Yy da Tabala camisinin kapı eşiği mevcut tapınağının bulunduğu yerdi) bölge kabilelerince tapınılan tanrı (bir yoruma göre tanrının adı değilde ünavınıdır), üzerine bir çeşit Tac işlenmiş beyaz bir taş olan sunak kayası olması muhtemel putu vardı, Ka’b ve birkaç müttefik kabilenin tanrısıydı. İslam sonrası yıkılıp işlevine son verildiği hadiste anlatılan eski bir kutsal alandır. Hakkında çok az bilgi günümüze ulaşmıştır. Arap yarımadasındaki bütün Kabe’lerde olduğu gibi burada da tavaf vb. bir çok dinsel ritüelin yapıldığı kaydedilmektedir. Bir bilicisi ve kutsal okları vasıtası ile danışılan bir kült inancı vardı.
 
Bu tanrıya inanan Devs adlı kabilenin yukarıda bahsedilen savaştan sonra Müslüman olmasının ertesinde, Muhammed’in "Devs kabilesinin kadınlarının kıçları, Zü'lhalasa putunun etrafında titremedikçe kıyamet kopmaz. Zü'lhalasa, Devslilerin cahiliye devrinde tapındıkları [Tebâle'deki] puttur." dediği rivayet edilir. İslam mitolojisine göre kıyamet öncesi bu tanrıya tekrar tapınılacağına inanılmaktadır.
 
Vedd
Mitolojik Nuh kavmininde taptığına inanılan ve Arap mitolojisinde Amr b.Luhay’ın Cidde sahilinde bulup Tihame’ye getirdiği söylenen tanrılardan birisidir. Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi tanrıları ile birlikte anılır, bu tanrıların anlamları birbirine çok yakındır, aynı tanrının bölgesel adlandırılmaları olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde (Hicaz'da erkek olarak) betimlenen heykelinde (putunda) savaş aletleri ile gösterilmiştir, aşk ve dostluk tanrısı olarakda kabul görmüştür. Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir savaş tanrısının izlerini taşımasıda kuvvetle muhtemeldir. İslam kaynaklarında atalar kültü ile birlikte ortaya çıktığı belirtilmektedir, bazı tefsirlerde Adem’in çocuklarından birisi olarak adlandırılmaktadır. Vedd bölgede bir yer adı olduğu gibi aynı zamanda tanrı adıdırda, Kureyş’in ona Edd dediği rivayet edilmektedir. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
 
Suva
Ruhat’ta Huzeyl kabilesine ait bir tanrıdır, Kinane kabilelerinin bir kısmıda ona tapardı. Tapınağında Hac ve diğer benzer dinsel ritüellerin uygulandığı bilinmektedir. Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi tanrıları ile birlikte anılır, bu tanrıların anlamları birbirine çok yakındır, aynı tanrının bölgesel adlandırılmaları olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde (Hicaz'da kadın olarak) betimlenen bir tanrı heykeli (putu) bir platform üzerinde durmaktaydı. Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir tanrının izlerini taşımasıda kuvvetle muhtemeldir. İslam kaynaklarında atalar kültü ile birlikte ortaya çıktığı belirtilmektedir, bazı tefsirlerde Adem’in çocuklarından birisi olarak adlandırılmaktadır. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
 
 
Yagus
Yemen’de Ekmet tepesinde tapınağı olan, Müzhiç kabilesinin tanrısı (köken olarak erken dönemde kabilenin totem hayvanı olmasıda muhtemeldir) ve birkaç kabileninde hac mevsiminde ibadet ettiği tanrısıydı. Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi tanrıları ile birlikte anılır, bu tanrıların anlamları birbirine çok yakındır, aynı tanrının bölgesel adlandırılmaları olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde betimlenen bir tanrı heykeli (putu) vardı. Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir tanrının izlerini taşımasıda muhtemeldir. İslam kaynaklarında atalar kültü ile birlikte ortaya çıktığı belirtilmektedir, bazı tefsirlerde Adem’in çocuklarından birisi olarak adlandırılmaktadır. Bazı İslami kaynaklarda Aslan şeklinde betimlenmiştir, buda kabile toteminin devamı bir tanrı şeklinde algılandığını düşündürmektedir. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı. Bölgesel tanrılar ile bütünleşmiş olabileceği olasıdır, tanrı heykeli (putu) savaş alanlarına götürülen bir tanrıdır. Anlaşılacağı üzere Müzhiç kabilesi ona Aslan şeklinde bir put ile tapınırken bazı kabileler ona İnsan şeklinde bir put ile tapınmışlardır.
 
 
Yauk
Mekke yakınlarında (iki gecelik mesafede) Hayavan (hayvan) denilen köyde bulunmaktaydı. Hemdan ve Havlan kabilelerinin taptığı bir tanrıdır. Himyer hakimiyeti sırasında söz konusu kabileler Musevi din inancına geçince bölgede tapınılmaktan vaz geçildi. Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi tanrıları ile birlikte anılır, bu tanrıların anlamları birbirine çok yakındır, aynı tanrının bölgesel adlandırılmaları olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde betimlenen putu vardı, bazı kabilelerce At şeklinde bir put ile tapınılmaktaydı, buda bazı kabilelerce kabile toteminin devamı bir tanrı şeklinde algılandığını düşündürmektedir. Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir tanrının izlerini taşımasıda kuvvetle muhtemeldir. İslam kaynaklarında atalar kültü ile birlikte ortaya çıktığı belirtilmektedir, bazı tefsirlerde Adem’in çocuklarından birisi olarak adlandırılmaktadır. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
 
 
Nesr
Yemen’de Sebe toprakları denen bölgede Belha adlı yerde tapınağı vardı. Himyer kavminin bazı kabilelerinin ona taptığı bilinmektedir (köken olarak erken dönemde kabilenin totem hayvanı olmasıda muhtemeldir). Zu Ru-ayn kabilesinin tanrısıydı. Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi tanrıları ile birlikte anılır, bu tanrıların anlamları birbirine çok yakındır, aynı tanrının bölgesel adlandırılmaları olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde betimlenen putu vardı. Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir tanrının izlerini taşımasıda kuvvetle muhtemeldir. İslam kaynaklarında atalar kültü ile birlikte ortaya çıktığı belirtilmektedir, ayrıca gene bazı İslami kaynaklarda Kartal, Kerkenez yada Akbaba şeklinde betimlenmiştir, buda kabile toteminin devamı bir tanrı şeklinde algılandığını düşündürmektedir, bazı tefsirlerde Adem’in çocuklarından birisi olarak adlandırılmaktadır. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
 
Ri’am
Yemende, Sanada kendisine ait bir tapınağı vardı. Tapınak içinden gelen seslerle ünlüydü. Mekke’deki kabe benzeri tapınma ritüelleri vardı, Tavaf ve kurban kesme benzer ritüellerdendir. Bölgedeki Himyer kabilelerinin Yahudi’liğe geçmeleri ile birlikte tapınağı yıkılmış ve kendisine tapınılmaktan vazgeçilmiştir.
 
Hübel
Kureyş kabilesinin baş tanrısı olarak bir çok İslam'i kaynakta yer alır, gerek Yemen gerekse günümüz Suriye'si olan Kenan bölgesinde tapınılan Ba'l adlı tanrıdan sonradan türetilmiş olması muhtemel bu yerel tanrıya Hicaz bölgesinde tapınılmıştır. İslam mitolojisine göre Amr b.Luhay’ın Suriye seyahatinden dönüşünde yanında getirdiği puttur, mitolojiye göre bu put ile birlikte Hicaz'da putperestlik başlamıştır. Başlangıçta pınar/su kültüne paralel tapınılan ve zem zem kuyusu yanında duran putu (heykeli) Kusay'ın Mekke'yi tekrar imar etmesi ile birlikte onarılan Kabe'nin içerisine alınmıştır. Kırmızı Akik taşından yapılmış olan heykelinin bir kolu kırılmış ve yerine tekrar tapınılmaya başlaması ile birlikte Kureyş kabilesince altın bir kol ilave edilmiştir. Mekke'nin en eski kabile putlarından birisi olması'nın yanında aynı zamanda Kusay'dan itibaren Kureyş'in kabile putu olmuş ve zaman içerisinde Tanrıların tanrısı olarak Mekke'de Kureyş'çe tapınım görmüştür. Bir bilicisi ve özellikle ticaret, evlilik ve yolculuk mevzuları başta olmak üzere bir çok konuda kutsal oklar vasıtası ile danışılan bir kült inancı vardı. İslam mitolojisine göre abartılarak Hübel'in en büyük tanrı olması konusu, biraz İslami tarih yazımından birazda Kureyş'e yüklenen büyüklük düşüncesinin tezahürü olarak karşımıza çıkar. İslam mitolojik söyleminin aksine Hübel'de tıpkı Allah gibi İslam öncesi en çok tapınılan tanrı olmamıştır, aksine Arap'ların çocuklarına en çok Lat, Uzza ve Menat adlarını koyarak onurlandırdıkları tanrıçalar pratikte en çok tapınılan tanrıçalar olmuşlardır, bu nedenle ve önemlerine atfen Kuran'da sadece onların adı geçer.
 
Bazı kabilelerin inancına göre Lat adlı tanrıça Hübel'in annesidir, gene bazı kabilelerin inancına göre Menat adlı tanrıça Hübel'in eşidir. Bazı araştırmacılara göre Allah adlı tanrının İslam öncesi ilk dönem karşılığı olduğu savlanmakla birlikte, aynı zamanda bazı araştırmacılara göre Allah ile eşdeğer bir tanrıdır. Bütün bu savlara rağmen Hübel'e hiç bir zaman Allah gibi yaratıcı bir vasfa sahip olarak tapınılmamıştır, aksine gaybı bilen bir tanrı olarak daha çok bilici ve koruyucu bir tanrı olarak tapınılmıştır, günümüze Allah adına bir put'un söyleminin ulaşmamış olması İslam öncesi onun bir putunun olmadı anlamına gelmez. Neticede Hübel'i Allah'a bağlıyacak/özdeşleştirecek bir veri elimizde mevcut değildir. Gene İslam mitolojisine göre Emevi'lerin atası Mekke fethi öncesinde uslanmaz İslam düşmanı Ebu Süfyan bir çok savaşta yanına özellikle Hübelin heykelini alarak gitmiştir, bu vesile ile Allah ile Hübel tanrıları savaş alanında farazi bir savaş yapmışlardır mitolojiye göre.
 
İslam mitolojisinde Muhammed'in dedesi Abdulmutallib'in adak olarak Muhammed'in babası Abdullah'ı kurban etmesi olayında adına kurban edilecek olan ve kurban ritüeli'nin yapılıp yapılmaması için danışılan tanrıdır, bilindiği gibi bir çok defa çekilen okun en sonunda 100 develik diyet karşılığı Muhammed'in babasını kurtarması neticesinde bu tanrı İslam mitolojisine göre Muhammed'in yaşamasına vesile olmuştur.
 
Sa’d
Cidde kıyısında tapınağı ve içinde muhtemelen sunak kayası olarak kullanılan uzun bir kaya olan putu vardı, (bu tip putların erken dönemde kurbanların kesildiği sunak taşı olarak kullanıldıkları bilinmektedir, Kabe’deki ‘’makamı İbrahim’’ denilen taşta bu şekilde kullanılmıştır erken dönemde) Kinane boylarından Malik ve Milkan aşiretlerinin tanrısıydı. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
 
Aim
Kays, Tay ve müttefik kabilelerin tanrısıydı. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
 
Fals
Tay kabilesinin tanrısıydı, İnsan figürü şeklinde totemi vardı. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı. Diğer söylenişleri; Fulus, Fuls, Fels, Fils’tir. Tapınağında sesler geldiğine inanılırdı. Kurban ve diğer ritüellerin yapıldığı bilinmektedir.
 
Menaf
Mekke kutsal alanında tapınılan, Kureyş kabile tanrısıdır. Hakkında başka tarihsel bilgi yoktur, Kureyş kabilesinde sık rastlanan Abdulmenaf ismi ona adak olarak konulurdu.
 
Zatuenmat
Mekke kutsal alanının (Harem) girişinde olan yeşil büyük bir ağaçtır, tanrı olarak değilde kutsal alanda yer alan bir kutsal obje olarak (erken dönem totemi) kutsanması ve saygı gösteriliyor olması muhtemeldir, benzerlerine erken dönemden kalma dinler olarak bölgede sık rastlanır. Harem’de silah bulundurulmadığı için hac ve diğer dinsel ritüeller için Mekke’ye gelenler silahlarını ve elbiselerini bu ağaca asarlardı, yanında kurban kesme vb. dinsel ritüeller uygulanırdı.
 
Zu’ş-Şara
Azd kavminden Mubaşşır oğullarının kabile tanrısıydı. Petra’daki bir başka tapınakta kuzey Araplarınca tapınılan Zu’ş-Şara’nın 125 cm eninde 65 cm yüksekliğinde siyah yontulmamış bir taş putu (totemi) vardı. El-Hıcr bölgesinde bulunan arkeolojik Nabati kökenli kitabelere göre Menat adlı tanrıça ile birlikte tapınıldığı bilinmektedir.
 
Al-Ukaysir
Kuzaa, Lahm, Cüzam, Amila ve Gatafan kabilelerinin taptığı bir tanrıdır. Kuzey Arabistan’da yaygın bir tapınma ritüeline sahipti. Tapınağının Mekke kutsal alanı benzeri bir yapıya sahip olduğu düşünülmektedir.
 
Nuhm
Muzayna kabilesinin tanrısıdır. Çoban tanrısı vb. inanç bağlantıları olması muhtemeldir.
 
Su’ayr
Anaza kabilesinin tanrısıdır. Kurban kesme ritüeli dahil bir çok dinsel ritüelle anılmakta ve tapınılmaktaydı.
 
Umyanis
Havlan kabilesinin al-Udum ve al-Usum boylarının tanrısıdır. Kendisine kurban edilenlerin bir kısmı Allaha’da sunulmaktaydı. Kabilenin bereket tanrısı olma ihtimali vardır.
 
al-Ya’bub
Tay kabilesinin Cadila boyunun tanrısıdır. Asad oğulları boyunun bundan önceki tanrı totemini alıp götürmesi üzerine bu tanrıya tapınmaya başladıkları rivayet edilir. At şeklinde bir tanrı heykeli (putu) olması muhtemeldir, kabilenin totem hayvanının zamanla tanrılaştırılmasıda olasıdır. Arap mitolojisinde güzel atlara Ya’bub denilmekteydi.
 
Baçar (Bacir)
Azd, Tay ve Huzaa kabilelerinin taptığı bir tanrıdır.
 
Halal
Zubyan kabilesinin Fazara kolunun tanrısıdır.
 
İbrahim
Kabe’de İbranilerin atası ve peygamber olduğuna inanılan İbrahim’e adanmış bir tanrı heykeli (putu) vardı. Bu tanrının bilicisi tarafından fal okları ile tanrısal vahiy aktarılırdı. M.S 2. Yüzyıl sonunda bölgeye göç eden Yahudi ve Hıristiyan kabilelerin etkisi ile atalara tapınma kültü veya başka bir kabilenin tanrısının yarı tanrı olarak tapınılması şeklinde Mekke’de tapınılmıştır.
 
Er-Rahim
Güney Arabistan’da tapınılan bir tanrıdır, İslam öncesi kitabelerde RHM olarak geçer. Aynı zamanda bölgede Hıristiyan tanrısını tanımlamak içinde Rahman şeklinde kullanılmıştır. Yerel lehcede Rahmanan şeklinde telafuz edilir.
 
Ruda
Benû Rabia kabilesinin tapınağıdır, Mekke’deki Kabe benzeri tapınma ritüelleri vardı, tavaf ve kurban kesme benzer ritüellerdendir. Muhammed’in kabilesinin rakibi kabile olarak İslam sonrasıda dahil olmak üzere sık sık Mekke egemenliği ile savaşmıştır.
 
Zülkâabat
Sendat mevkiinde bulunan Bekir ve Tağliboğulları ile Vâil ve İyadoğulları kabilelerinin Tanrısıdır. Kendisine ait bir tapınağı vardı.
 
Ba’l
Yemen kökenli bir tanrı olmakla birlikte Asuri Baal adlı tanrıyı simgelediği aşikardır. Sümer mitolojisinde Tammuz olarak bilinen tanrı Günümüz Türkiye’sinde Temmuz ayına da adını vermiştir. İbrani kabilelerin Kenan bölgesine göçleri ile birlikte tapınmaya başladıkları Baal adlı tanrı’dan türemiştir, Yemen’e göçen bu Yahudi kabilelerce Yemen’de tanıtılan ve tapınılmaya başlanan tanrı Yemen’de Aile’nin koruyucusu, kabilenin yöneticisi olarak kabul görürken Hicaz merkezli Arap dininde yer altı suları ve su kaynaklarının tanrısı olarak tapınılmıştır, İslam sonrası vergi sisteminde Ba’l topraklar ve sulamalı topraklar şeklindeki vergilendirmede adı yaşamaya devam etmiştir. Kuzey Arabistan’da tapınılan Baal / Marduk vb. adlarla anılan tanrı ve Hübel adlı Mekke merkezli tanrı ile sık sık karıştırılmakla birlikte onlardan etkilenilmiş ve türetilmiş bir lokal tanrıdır. Saffat suresi 125. Ayette adı geçen Ba’l adlı tanrı İlyas adlı Yahudi rahip kralının Yahudi kabile tanrısı adına mücadele ettiği Kenan kabile tanrısından başkası değildir.