İsaf ve Naile
Arap mitolojisine göre lokal tanrılar olması muhtemeldir.
İslam öncesi Arap mitolojisinde Mekke kutsal alanında cinsel ilişkiye
girdikleri için tanrılar tarafından yada bizzat kutsal alan (Harem) tarafından
taşlaştırıldığına inanılan (Arap mitolojisinde kayalara taşlaşmış İnsan olarak
bakılırdı) iki kişiyi temsil ettiği düşünülen putlara istinaden tapınılan tanrı
kültü. Bir diğer mitolojik hikayeye göre ise deniz kenarında (muhtemelen Kızıl
deniz) bulunuyorlardı ve onlara orada
tapınılıyordu (kendi Kabe’lerine sahip olmaları muhtemeldir), yani tapınakları
başlangıçta Kızıl deniz sahilinde bir yerdeydi ve diğer tanrı heykelleri (putları)
gibi Mekke kutsal alanına dahil edilip mevcut politeist din içerisinde
tapınılmaya başlandı, bu ikiz tanrılar için bir başka mitolojik hikayede ise
gene Mekke kutsal alanında sevişirken yakalandıkları için öldürüldükleri ve
sonradan öldürülmelerine üzülen kabile mensuplarınca atalar kültü içerisinde tanrı
heykellerinin (putlarının) yapılıp tapınıldığına dair rivayetler vardır. Bir
başka mitolojik hikayede bahsi geçen ve Amr b.Luhay’ın Cidde sahilinde bulup
Mekke’ye getirdiği söylenen daha eski tanrı kültlerinden birisi olup yerel eski
tanrılarla bütünleşerek günümüzdeki halini almış olmasıda muhtemeldir.
Bütün bu değişik anlatımlı hikayelerin sonucunda söz konusu
tanrıları temsil eden heykeller (putlar), günümüzde de İslam tarafından kutsal
kabul edilip hac dinsel ritüeli içerisine dahil edilen, o dönemde de kutsal
olan Safa ve Merve tepelerine dikilmiş ve adlarına tepelerde tapınak
yapılmıştır, söz konusu eylem büyük ihtimal erken dönemde olmuştur, Kureyş
kabilesi’nin ve günümüz Mekke’sinin kurucusu Kusay’ın bölgeyi ele geçirmesi
ile, anlatımlara göre zamanla gözden düşmüş olması muhtemel bu ilgili tanrıları
temsil eden heykeller (putlar) söz konusu tepelerden alınıp Kabe’nin önüne,
zemzem kuyusunun yanına yerleştirilmişler ve eski saygınlıklarına
kavuşmuşlardır.
Kutsal sayılan tepelerden dolayımı bir tanrı kültü
yaratıldığı yada tanrıların uzun dönemdir kutsal kabul edilen tepeleremi ait
olarak düşünüldüğü belirsizdir. Eski mitolojik inançların yeni inançlar
içerisinde devam etmesi yeni bir şey değildir, özellikle Anadolu’da benzer bir
çok örnek vardır. Amr b.Luhay’ın Safa tepesine Nuheyku Mucaridurrih adlı bir
tanrıya ait putu, Merve tepesine ise Mu’timu’t-Tayr adlı tanrıya ait putu
yerleştirdiği İslam kaynaklarında yazmaktadır, bu tanrılar hakkında isimleri
dışında bir bilgi yoktur. İslam öncesi efsanelerden etkilenerek aktarılan bu
mitolojik hikayede Amr b.Luhay’ın söz konusu tepelere birden fazla tanrı putu
dikmiş olması muhtemel olduğu gibi, sonradan bir çok lokal efsanede görüldüğü
gibi bir çok şey ona isnad edilmişte olabilir. İsaf ve Naile adlı tanrılar
ismen İslam içerisinde yaşamazken, aksine Safa ve Merve tepeleri arasında erken
dönemden itibaren bu tanrılara yapılan Sa’y uygulaması İslam içerisinde devam
etmektedir.
Zü’l-Halasa
Yemen’de Abela’da Kabe (Kureyş onu el-Kabetu'l Yemâniyye
olarak adlandırıyordu) kutsal alanında (hicri 2. Yy da Tabala camisinin kapı
eşiği mevcut tapınağının bulunduğu yerdi) bölge kabilelerince tapınılan tanrı
(bir yoruma göre tanrının adı değilde ünavınıdır), üzerine bir çeşit Tac
işlenmiş beyaz bir taş olan sunak kayası olması muhtemel putu vardı, Ka’b ve
birkaç müttefik kabilenin tanrısıydı. İslam sonrası yıkılıp işlevine son
verildiği hadiste anlatılan eski bir kutsal alandır. Hakkında çok az bilgi
günümüze ulaşmıştır. Arap yarımadasındaki bütün Kabe’lerde olduğu gibi burada
da tavaf vb. bir çok dinsel ritüelin yapıldığı kaydedilmektedir. Bir bilicisi ve kutsal okları vasıtası ile
danışılan bir kült inancı vardı.
Bu tanrıya inanan Devs adlı kabilenin yukarıda bahsedilen
savaştan sonra Müslüman olmasının ertesinde, Muhammed’in "Devs kabilesinin
kadınlarının kıçları, Zü'lhalasa putunun etrafında titremedikçe kıyamet kopmaz.
Zü'lhalasa, Devslilerin cahiliye devrinde tapındıkları [Tebâle'deki]
puttur." dediği rivayet edilir. İslam mitolojisine göre kıyamet öncesi bu
tanrıya tekrar tapınılacağına inanılmaktadır.
Vedd
Mitolojik Nuh kavmininde taptığına inanılan ve Arap
mitolojisinde Amr b.Luhay’ın Cidde sahilinde bulup Tihame’ye getirdiği söylenen
tanrılardan birisidir. Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi tanrıları ile birlikte
anılır, bu tanrıların anlamları birbirine çok yakındır, aynı tanrının bölgesel
adlandırılmaları olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde (Hicaz'da erkek olarak) betimlenen
heykelinde (putunda) savaş aletleri ile gösterilmiştir, aşk ve dostluk tanrısı
olarakda kabul görmüştür. Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir savaş
tanrısının izlerini taşımasıda kuvvetle muhtemeldir. İslam kaynaklarında atalar
kültü ile birlikte ortaya çıktığı belirtilmektedir, bazı tefsirlerde Adem’in
çocuklarından birisi olarak adlandırılmaktadır. Vedd bölgede bir yer adı olduğu
gibi aynı zamanda tanrı adıdırda, Kureyş’in ona Edd dediği rivayet
edilmektedir. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke
kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
Suva
Ruhat’ta Huzeyl kabilesine ait bir tanrıdır, Kinane
kabilelerinin bir kısmıda ona tapardı. Tapınağında Hac ve diğer benzer dinsel
ritüellerin uygulandığı bilinmektedir. Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi
tanrıları ile birlikte anılır, bu tanrıların anlamları birbirine çok yakındır,
aynı tanrının bölgesel adlandırılmaları olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde (Hicaz'da
kadın olarak) betimlenen bir tanrı heykeli (putu) bir platform üzerinde
durmaktaydı. Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir tanrının izlerini
taşımasıda kuvvetle muhtemeldir. İslam kaynaklarında atalar kültü ile birlikte
ortaya çıktığı belirtilmektedir, bazı tefsirlerde Adem’in çocuklarından birisi
olarak adlandırılmaktadır. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır,
muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
Yagus
Yemen’de Ekmet tepesinde tapınağı olan, Müzhiç kabilesinin
tanrısı (köken olarak erken dönemde kabilenin totem hayvanı olmasıda
muhtemeldir) ve birkaç kabileninde hac mevsiminde ibadet ettiği tanrısıydı.
Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi tanrıları ile birlikte anılır, bu tanrıların
anlamları birbirine çok yakındır, aynı tanrının bölgesel adlandırılmaları
olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde betimlenen bir tanrı heykeli (putu) vardı.
Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir tanrının izlerini taşımasıda muhtemeldir.
İslam kaynaklarında atalar kültü ile birlikte ortaya çıktığı belirtilmektedir,
bazı tefsirlerde Adem’in çocuklarından birisi olarak adlandırılmaktadır. Bazı
İslami kaynaklarda Aslan şeklinde betimlenmiştir, buda kabile toteminin devamı
bir tanrı şeklinde algılandığını düşündürmektedir. Mekke bölge halkınında
taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu)
vardı. Bölgesel tanrılar ile bütünleşmiş olabileceği olasıdır, tanrı heykeli (putu)
savaş alanlarına götürülen bir tanrıdır. Anlaşılacağı üzere Müzhiç kabilesi ona
Aslan şeklinde bir put ile tapınırken bazı kabileler ona İnsan şeklinde bir put
ile tapınmışlardır.
Yauk
Mekke yakınlarında (iki gecelik mesafede) Hayavan (hayvan)
denilen köyde bulunmaktaydı. Hemdan ve Havlan kabilelerinin taptığı bir
tanrıdır. Himyer hakimiyeti sırasında söz konusu kabileler Musevi din inancına
geçince bölgede tapınılmaktan vaz geçildi. Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi
tanrıları ile birlikte anılır, bu tanrıların anlamları birbirine çok yakındır,
aynı tanrının bölgesel adlandırılmaları olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde
betimlenen putu vardı, bazı kabilelerce At şeklinde bir put ile tapınılmaktaydı,
buda bazı kabilelerce kabile toteminin devamı bir tanrı şeklinde algılandığını
düşündürmektedir. Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir tanrının izlerini
taşımasıda kuvvetle muhtemeldir. İslam kaynaklarında atalar kültü ile birlikte
ortaya çıktığı belirtilmektedir, bazı tefsirlerde Adem’in çocuklarından birisi
olarak adlandırılmaktadır. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır,
muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
Nesr
Yemen’de Sebe toprakları denen bölgede Belha adlı yerde
tapınağı vardı. Himyer kavminin bazı kabilelerinin ona taptığı bilinmektedir
(köken olarak erken dönemde kabilenin totem hayvanı olmasıda muhtemeldir). Zu
Ru-ayn kabilesinin tanrısıydı. Nuh/23 ayetinde diğer Nuh kavmi tanrıları ile
birlikte anılır, bu tanrıların anlamları birbirine çok yakındır, aynı tanrının
bölgesel adlandırılmaları olmasıda muhtemeldir. İnsan şeklinde betimlenen putu
vardı. Sümerli’lerden bölgeye gelen inanca ait bir tanrının izlerini taşımasıda
kuvvetle muhtemeldir. İslam kaynaklarında atalar kültü ile birlikte ortaya
çıktığı belirtilmektedir, ayrıca gene bazı İslami kaynaklarda Kartal, Kerkenez yada
Akbaba şeklinde betimlenmiştir, buda kabile toteminin devamı bir tanrı şeklinde
algılandığını düşündürmektedir, bazı tefsirlerde Adem’in çocuklarından birisi
olarak adlandırılmaktadır. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır,
muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı.
Ri’am
Yemende, Sanada kendisine ait bir tapınağı vardı. Tapınak
içinden gelen seslerle ünlüydü. Mekke’deki kabe benzeri tapınma ritüelleri
vardı, Tavaf ve kurban kesme benzer ritüellerdendir. Bölgedeki Himyer
kabilelerinin Yahudi’liğe geçmeleri ile birlikte tapınağı yıkılmış ve kendisine
tapınılmaktan vazgeçilmiştir.
Hübel
Kureyş kabilesinin baş tanrısı olarak bir çok İslam'i kaynakta yer
alır, gerek Yemen gerekse günümüz Suriye'si olan Kenan bölgesinde tapınılan
Ba'l adlı tanrıdan sonradan türetilmiş olması muhtemel bu yerel tanrıya Hicaz
bölgesinde tapınılmıştır. İslam mitolojisine göre Amr b.Luhay’ın Suriye
seyahatinden dönüşünde yanında getirdiği puttur, mitolojiye göre bu put ile
birlikte Hicaz'da putperestlik başlamıştır. Başlangıçta pınar/su kültüne paralel tapınılan ve zem zem kuyusu
yanında duran putu (heykeli) Kusay'ın Mekke'yi tekrar imar etmesi ile birlikte
onarılan Kabe'nin içerisine alınmıştır. Kırmızı Akik taşından yapılmış olan
heykelinin bir kolu kırılmış ve yerine tekrar tapınılmaya başlaması ile
birlikte Kureyş kabilesince altın bir kol ilave edilmiştir. Mekke'nin en eski
kabile putlarından birisi olması'nın yanında aynı zamanda Kusay'dan itibaren
Kureyş'in kabile putu olmuş ve zaman içerisinde Tanrıların tanrısı olarak
Mekke'de Kureyş'çe tapınım görmüştür. Bir bilicisi ve özellikle ticaret,
evlilik ve yolculuk mevzuları başta olmak üzere bir çok konuda kutsal oklar
vasıtası ile danışılan bir kült inancı vardı. İslam mitolojisine göre
abartılarak Hübel'in en büyük tanrı olması konusu, biraz İslami tarih
yazımından birazda Kureyş'e yüklenen büyüklük düşüncesinin tezahürü olarak
karşımıza çıkar. İslam mitolojik söyleminin aksine Hübel'de tıpkı Allah gibi
İslam öncesi en çok tapınılan tanrı olmamıştır, aksine Arap'ların çocuklarına
en çok Lat, Uzza ve Menat adlarını koyarak onurlandırdıkları tanrıçalar
pratikte en çok tapınılan tanrıçalar olmuşlardır, bu nedenle ve önemlerine
atfen Kuran'da sadece onların adı geçer.
Bazı kabilelerin inancına göre Lat adlı tanrıça Hübel'in annesidir,
gene bazı kabilelerin inancına göre Menat adlı tanrıça Hübel'in eşidir. Bazı
araştırmacılara göre Allah adlı tanrının İslam öncesi ilk dönem karşılığı
olduğu savlanmakla birlikte, aynı zamanda bazı araştırmacılara göre Allah ile
eşdeğer bir tanrıdır. Bütün bu savlara rağmen Hübel'e hiç bir zaman Allah gibi
yaratıcı bir vasfa sahip olarak tapınılmamıştır, aksine gaybı bilen bir tanrı
olarak daha çok bilici ve koruyucu bir tanrı olarak tapınılmıştır, günümüze
Allah adına bir put'un söyleminin ulaşmamış olması İslam öncesi onun bir
putunun olmadı anlamına gelmez. Neticede Hübel'i Allah'a
bağlıyacak/özdeşleştirecek bir veri elimizde mevcut değildir. Gene İslam
mitolojisine göre Emevi'lerin atası Mekke fethi öncesinde uslanmaz İslam
düşmanı Ebu Süfyan bir çok savaşta yanına özellikle Hübelin heykelini alarak
gitmiştir, bu vesile ile Allah ile Hübel tanrıları savaş alanında farazi bir
savaş yapmışlardır mitolojiye göre.
İslam mitolojisinde Muhammed'in dedesi Abdulmutallib'in adak olarak
Muhammed'in babası Abdullah'ı kurban etmesi olayında adına kurban edilecek olan
ve kurban ritüeli'nin yapılıp yapılmaması için danışılan tanrıdır, bilindiği
gibi bir çok defa çekilen okun en sonunda 100 develik diyet karşılığı
Muhammed'in babasını kurtarması neticesinde bu tanrı İslam mitolojisine göre
Muhammed'in yaşamasına vesile olmuştur.
Sa’d
Cidde kıyısında tapınağı ve içinde muhtemelen sunak kayası
olarak kullanılan uzun bir kaya olan putu vardı, (bu tip putların erken dönemde
kurbanların kesildiği sunak taşı olarak kullanıldıkları bilinmektedir,
Kabe’deki ‘’makamı İbrahim’’ denilen taşta bu şekilde kullanılmıştır erken
dönemde) Kinane boylarından Malik ve Milkan aşiretlerinin tanrısıydı. Mekke
bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir
tanrı heykeli (putu) vardı.
Aim
Kays, Tay ve müttefik kabilelerin tanrısıydı. Mekke bölge
halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal alanında bir tanrı
heykeli (putu) vardı.
Fals
Tay kabilesinin tanrısıydı, İnsan figürü şeklinde totemi
vardı. Mekke bölge halkınında taptığı bir tanrıdır, muhtemelen Mekke kutsal
alanında bir tanrı heykeli (putu) vardı. Diğer söylenişleri; Fulus, Fuls, Fels,
Fils’tir. Tapınağında sesler geldiğine inanılırdı. Kurban ve diğer ritüellerin
yapıldığı bilinmektedir.
Menaf
Mekke kutsal alanında tapınılan, Kureyş kabile tanrısıdır.
Hakkında başka tarihsel bilgi yoktur, Kureyş kabilesinde sık rastlanan
Abdulmenaf ismi ona adak olarak konulurdu.
Zatuenmat
Mekke kutsal alanının (Harem) girişinde olan yeşil büyük bir
ağaçtır, tanrı olarak değilde kutsal alanda yer alan bir kutsal obje olarak
(erken dönem totemi) kutsanması ve saygı gösteriliyor olması muhtemeldir,
benzerlerine erken dönemden kalma dinler olarak bölgede sık rastlanır. Harem’de
silah bulundurulmadığı için hac ve diğer dinsel ritüeller için Mekke’ye
gelenler silahlarını ve elbiselerini bu ağaca asarlardı, yanında kurban kesme
vb. dinsel ritüeller uygulanırdı.
Zu’ş-Şara
Azd kavminden Mubaşşır oğullarının kabile tanrısıydı.
Petra’daki bir başka tapınakta kuzey Araplarınca tapınılan Zu’ş-Şara’nın 125 cm
eninde 65 cm yüksekliğinde siyah yontulmamış bir taş putu (totemi) vardı.
El-Hıcr bölgesinde bulunan arkeolojik Nabati kökenli kitabelere göre Menat adlı
tanrıça ile birlikte tapınıldığı bilinmektedir.
Al-Ukaysir
Kuzaa, Lahm, Cüzam, Amila ve Gatafan kabilelerinin taptığı
bir tanrıdır. Kuzey Arabistan’da yaygın bir tapınma ritüeline sahipti.
Tapınağının Mekke kutsal alanı benzeri bir yapıya sahip olduğu düşünülmektedir.
Nuhm
Muzayna kabilesinin tanrısıdır. Çoban tanrısı vb. inanç
bağlantıları olması muhtemeldir.
Su’ayr
Anaza kabilesinin tanrısıdır. Kurban kesme ritüeli dahil bir
çok dinsel ritüelle anılmakta ve tapınılmaktaydı.
Umyanis
Havlan kabilesinin al-Udum ve al-Usum boylarının tanrısıdır.
Kendisine kurban edilenlerin bir kısmı Allaha’da sunulmaktaydı. Kabilenin
bereket tanrısı olma ihtimali vardır.
al-Ya’bub
Tay kabilesinin Cadila boyunun tanrısıdır. Asad oğulları
boyunun bundan önceki tanrı totemini alıp götürmesi üzerine bu tanrıya
tapınmaya başladıkları rivayet edilir. At şeklinde bir tanrı heykeli (putu) olması
muhtemeldir, kabilenin totem hayvanının zamanla tanrılaştırılmasıda olasıdır.
Arap mitolojisinde güzel atlara Ya’bub denilmekteydi.
Baçar (Bacir)
Azd, Tay ve Huzaa kabilelerinin taptığı bir tanrıdır.
Halal
Zubyan kabilesinin Fazara kolunun tanrısıdır.
İbrahim
Kabe’de İbranilerin
atası ve peygamber olduğuna inanılan İbrahim’e adanmış bir tanrı heykeli (putu)
vardı. Bu tanrının bilicisi tarafından fal okları ile tanrısal vahiy
aktarılırdı. M.S 2. Yüzyıl sonunda bölgeye göç eden Yahudi ve Hıristiyan
kabilelerin etkisi ile atalara tapınma kültü veya başka bir kabilenin
tanrısının yarı tanrı olarak tapınılması şeklinde Mekke’de tapınılmıştır.
Er-Rahim
Güney Arabistan’da
tapınılan bir tanrıdır, İslam öncesi kitabelerde RHM olarak geçer. Aynı zamanda
bölgede Hıristiyan tanrısını tanımlamak içinde Rahman şeklinde kullanılmıştır.
Yerel lehcede Rahmanan şeklinde telafuz edilir.
Ruda
Benû Rabia kabilesinin tapınağıdır, Mekke’deki Kabe benzeri
tapınma ritüelleri vardı, tavaf ve kurban kesme benzer ritüellerdendir.
Muhammed’in kabilesinin rakibi kabile olarak İslam sonrasıda dahil olmak üzere
sık sık Mekke egemenliği ile savaşmıştır.
Zülkâabat
Sendat mevkiinde bulunan Bekir ve Tağliboğulları ile Vâil ve
İyadoğulları kabilelerinin Tanrısıdır. Kendisine ait bir tapınağı vardı.
Ba’l
Yemen kökenli bir tanrı olmakla birlikte Asuri Baal adlı tanrıyı
simgelediği aşikardır. Sümer mitolojisinde Tammuz olarak bilinen tanrı Günümüz
Türkiye’sinde Temmuz ayına da adını vermiştir. İbrani kabilelerin Kenan
bölgesine göçleri ile birlikte tapınmaya başladıkları Baal adlı tanrı’dan türemiştir,
Yemen’e göçen bu Yahudi kabilelerce Yemen’de tanıtılan ve tapınılmaya başlanan
tanrı Yemen’de Aile’nin koruyucusu, kabilenin yöneticisi olarak kabul görürken
Hicaz merkezli Arap dininde yer altı suları ve su kaynaklarının tanrısı olarak
tapınılmıştır, İslam sonrası vergi sisteminde Ba’l topraklar ve sulamalı
topraklar şeklindeki vergilendirmede adı yaşamaya devam etmiştir. Kuzey
Arabistan’da tapınılan Baal / Marduk vb. adlarla anılan tanrı ve Hübel adlı
Mekke merkezli tanrı ile sık sık karıştırılmakla birlikte onlardan etkilenilmiş
ve türetilmiş bir lokal tanrıdır. Saffat suresi 125. Ayette adı geçen Ba’l adlı
tanrı İlyas adlı Yahudi rahip kralının Yahudi kabile tanrısı adına mücadele
ettiği Kenan kabile tanrısından başkası değildir.