28 Ocak 2011 Cuma

İslamda Kölelik 4

Yukardaki ayet ve hadislerden de görüldüğü gibi bazı İslam teologları ve Müslümanlar’ın yalan yanlış ve iftira dolu iddialarının aksine İslam kölelik kurumunu kabul eder ve şeriat altına alır. Özellikle Kutubusitte (Buhari) hadislerini kullandım çünkü İslam’da Kuran’dan sonra en muteber kaynak kabul edildiği için, Muslim, Taberi, ebu Davut, ibn-i Mace vb. bir çok İslam tarihçisi ve teoloğunun hadisleri mevcuttur konu hakkında, hatta bazı hadisler günümüzde ancak ya poşet içinde satılan kitaplarda yazılabilir yada +18 şiddet içerdiği için çoluk çocuktan uzak tutulurlar. Gelelim bazı İslam teologları ve Müslümanların yalan yanlış iftiralarının cevaplanmasına;

1- İslam’dan önce köle azad etme yoktu ve köleye kötü davranma genel bir politikaydı iddiası:
Daha önce yazdığım 188 nolu hadiste beyan olunduğu gibi İslam öncesinde herkes ekonomik gücü nispetinde köle azad ederdi, ilgli hadise ek olarak 709, 1116 nolu hadislere Kutubusitte’den bakılabilir. Köle’nin esirlikten çıkıp iş gücü olarak kullanılmaya başlanması neticesinde tüm toplumlar köleyi öldürmek ve diğer yöntemlerle işkence etmekten kaçınmaya başlamışlardır, İslam’dan yüzyıllar önce bu aşamadan geçen Asur krallığı güzel bir örnektir. Gene İslam’dan önce Arap toplulukarı ve aynı coğrafyada yaşayan Musevi topluluklarında kölelere iyi davranıldığını İslam tarihinden biliyoruz. Keza Kölelerin iyi muameleye tabi tutulmaları için M.S. 35 yılında Çin imparatoru olan Kovançon su emri çıkartmıştır: “İnsan gök ve yerde bulunan mahlukatın en şereflisidir. Kim ki, kölesini katl ederse, suçunu gizlemek için bir yol bulamaz. Kim ki kölesini ateş ile dağlarsa kanun üzerine muhakeme olunur ve atesle daglanan köle azat edilmis olur. Gene aynı şekilde antik Mısır’da köle öldürmenin cezası olarak idam cezası getirilmiştir. İslam toplumsal bir gelişmenin sonucu olarak köleyi ekonomik bir mal olarak gördüğü içindirki üretim amaçlı sahiplenmiş ve hareket etmiştir. İslam önceside dahil olmak üzere toplumlarda şan ve şöhret için yada gösteriş için zenginlerin, askeri yada siyasi kişilerin toplu olarak muazzam oranlardaki köleyi azad etmesi sık karşılaşılan bir durumdu. Bir diğer azad etme nedeni olarak; iktidara gelme, siyasi yada ekonomik rant için idarecilere yaranma ihtiyacı vb.

2- İslam köleliği kaldıracaktı, kaldırmıştır, kaldırmak için düzenlemeler getirmiştir vb. iddiaları:
Yukarıdaki ayetlerde ve hadislerde görüldüğü gibi kölelik kurumunu kaldırmaya yönelik tekbir kanun yada emir görülmez, aksine var olan kurumu İslami şeriat olarak düzenleme gayreti vardır. Köleliğin kaldırıldığına dair tek bir ayet yoktur İslam’da. Mesela içki, zina vb. bir çok husus açık ve net olarak yasaklanmıştır ve bunlar Kuran’da yazar ama benzer bir yasaklama ayeti kölelik için Kuran’da olmadığı gibi aksine köleliğin İslam tanrısının emri olduğu pekiştirilir. Köleliğin kaldırılma çabası ile ilgili bilinen ilk yazılı kaynak Sümerlere aittir, Kral Urgakine (M.Ö. 2350) köleliğin kaldırılması konusunda teşebbüste bulunduğu kayıtlıdır. Üretim için gerekli köle ihtiyacı dışında kalan kölelerin azad edilmesi yada bazı hukuksal durumlar doğrultusunda kefaret olarak köle azad edilmesi (İnsan kurban etmenin terk edilmesi ile ortaya çıkan bir kurban ritüelidir) asla kurumu kaldırmak için yapılanların bir parçasıdır şeklinde iddia edilemez, çünkü kurum açık şekilde yasaklanmadığı sürece, ekonomik gerekçeleri var olduğu sürece yada geleneksel İslam yaşamı sürdürmek istiyen İslam toplumları var olduğu sürece köle kurumu yaşar. Cihad olduğu sürecede köle temini mümkündür. 

Müslümanlığı özendirmek babında Müslüman olan kölelerin azad edilmesi asla kurumu kaldırmak için yapılanların bir parçasıdır diye iddia edilemez, daha öncede zikredildiği gibi burada amaç a) ilk dönem İslam için savaşçı ve taraftar kazanmaktı, b) köle olan birisinin Müslüman olarak kalmasını önleme gayretidir. Müslüman köleleri ve ilk dönem savaşlarında esir olan fakir akrabaları kurtarmak amacı ile kurulan zekat uygulamasının kurumu kaldıracak bir uygulama olduğunu söylemekte abesle iştigaldir. Devlet eli ile kölelerin azad edilmesi yöntemi ne İslama özgüdür nede kurumun ortadan kaldırılması için geliştirilmiş bir yöntemdir, arz talep dengesini korumak amaçlı olduğu gibi bazı toplum üyesi kişilerin haklarını korumaya yönelik bir siyasi manevradır. 

Mükatebe akdi yukarıda detaylı bir şekilde açıklandığı gibi İslam’ın kurumu kaldırmak için getirdiği şeriat emri değildir ve bu İslam öncesinden gelen yöntem İslam coğrafyasında farklı olarak uygulanmaktadır, Sunniler mükatebeyi şart olarak telakki ederler, bir çok mezhep şart değildir der, Nur suresi 33. Ayeti ile belirtilen hususun emir olup olmadığı konusunda görüş birliğine sahip olunmadığından bunu genelleştirip İslam bu ayet vasıtasıyla kurumu kaldıracaktı denilemez. Nahl suresi 75. Ayeti açıkça yazar ki ‘’Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah'a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler.’’ Hiçbir zaman aynı statüde yer almıyacak en az iki sınıflı bir toplumu onayladığını açıkça beyan eden İslam tanrısını yalanlayarak İslam köle kurumunu kaldıracaktı demek gerçeklerin üstünü örtmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. Köleden doğmak köle olmak için yetiyorsa ve gene köleler miras olarak bırakılabiliyorsa ortada nasıl bir kurumu kaldırmaya yönelik çabadan söz edilebilir?

3- Köle azad etmeyi kolaylaştırmıştır iddiası:
Aksine olarak sınırlandırmıştır, azad edilecek köle sınırlaması ‘’Müslüman ve iyi huylu olmakla’’ daraltılmıştır. Bir çok azad yönteminden birisi olan köle evlat edinilirek hür kılma yöntemi yasaklanmıştır mesela, yada zorunlu olmadıkça cariyelerle evlenmeyin ayeti vardır. Bu kriteri belirleme ve uygulama yetkiside sadece köle sahibine bırakılmıştır. Azad etmek kesin emir değildir, her savaş esiri köle olacak diyede bir kural yoktur, aksine ekonomik getirisi olmayacağına inanılan yada güçlü bir düşman olarak tehlikeli bulunan esir savaş sonunda öldürülebilirdide. Kurtuluş parasını ödeyemeyen, mesleği/yeteneği olmadığı için mükatebe yapamayanlar, eş olarak seçilmeyen kadınlar, özellikle çocuklar kesin köle olarak alınıp satılırlar, ilerleyen dönemde kurtulabilmelerinin ender yollarından birisi Müslümanlığı kabul etmeleridir, aksi takdirde üretim gücünden düşene kadar köle olarak kalırlar, ancak üretim gücünden düşünce azad edilirlerdi. Bu durumda da gene eski sahiplerine bağımlı olarak mevali sınıfı içerisinde yaşarlardı. İslam öncesi Arap toplumunda mükatebe akdi mevcuttu. Köle azad etmek en çok sevap kazanma şekli olduğu için parası olanların başvurduğu bir yöntem olarak uygulanmıştır, burada amaç sevap kazanmaktır, bu eylemle birlikte köle’nin azad olması ise sonuçtur ve buda birincil hedefi göz ardı etmemizi gerektirecek bir husus değildir. Bazı kefaret durumlarında köle azad etmenin yanında, zekat vb. bir çok yöntemde önerilir ki buda bizi zaten amacın sevap kazanmak olduğuna götürür yine. Amaç azad değildir, azad yolu ile sevap kazanmaktır, azad etme sevap kazanmanın yöntemlerinden birisidir sadece.

4- İslam kölelere her zaman iyi davranmıştır iddiası:
Bu iddia ancak ev işlerinde kullanılan bazı köleler için geçerli olabilir oda genelleme yapılması anlamına gelmez. Özellikle hadislerde belirtilen iyi davranma kavramının temelinde ‘’sebepsiz yere yada aşırı şekilde köleye zarar verecek’’ kötü davranışlar tasvip edilmemiştir. İslam tarihinde ve diğer tarih kitaplarında bahsi geçmeyen, ancak bazı akademik kaynaklarda istisnai bahis olan madenlerde, taş ocaklarında vb. yerlerde çalıştırılan kölelere iyi davranmak gibi konu mevzu bahis olamaz mesela. Ortalama yaşam süresi 6-12 ay arası olan bir Siyanür madeni çalışanı köleye iyi davranıldığını iddia etmek yalan beyanda bulunmaktır. Bilindiği gibi İslam tarihinin en büyük köle isyanlarından birisi Abbasi döneminde yaşanmış ve 869’dan 883 yılına kadar tam 14 yıl sürmüştür, takdir edileceği gibi bu köle isyanı iyi davranıldığı için isyan eden kölelerce yapılmamıştır. Tüm akrabaları katledilmiş 9-10 yaşındaki bir kız kölenin, özgür iradesi ile günün istenilen vakti kendisini (ailesini öldüren) sahibine isteyerek sunduğunun varsayılması ve bunun karşılığında sahibinin onu dövmemesini iyi davranış olarak adlandırmak abesle iştigaldir. Bazı İslami kaynaklarda kölenin cezasının hürün cezasının yarısı olmasını bir iyilik olarak gösterir ki bu onların yarı İnsan sayıldığının göstergesi olması bir yana İslam’dan önceki Arap toplumunda olan bir uygulamadır.

5- Yağma, borç vb. nedenlerle köle olmayı İslam’i devrimle kaldırmıştır iddiası:
Söz konusu durum İslam’dan binlerce yıl önce Akad’larda yasaklanmıştır mesela. yeni bir şey değildir. Keza aynı şekilde bir çok toplum o dönemde borçlanma ile kölelik dahil Savaş dışında köle olmayı yasaklamıştır. Daha önce ekonomik ve siyasi nedenlerle gelişen toplumların kendiliğinden yaşadıkları bu toplumsal evrimi İslam’i bir devrim olarak sunmak tarihsel gerçeklere aykırıdır. Mesela aynı dönemde var olan Bizans yada Pers devleti çoktan yağma ve borç vb. nedenlerle köle olmayı yasaklamıştır, hür birisinin kendisini yada çocuklarını satmasını çok uzun yüzyıllar önce antik Ellen’ler yasaklamıştır vb. bir çok örnek mevcuttur tarihsel kayıtlar içerisinde. İslam var olan bir hukuksal konuyu kendisine adapte etmiştir. Tanrıdan çok önce İnsanlar bu düzenlemeyi yapmıştır.

6- Bir çok toplumda ve sistemde de kölelik vardır, haksız yere İslam eleştiriliyor iddiası:
Hemen hemen bilinen tüm toplum ve devletlerde köleliğin olduğu doğrudur. Bu devlet yada toplumlardaki kölelik kurumu ile İslam dinindeki kölelik kurumu arasında bir büyük fark vardır, bu fark toplum ve devletlerin köle kurumunu ilahi bir kanun olarak görmemeleri ve nihayetinde bilindik anlamda köleliği kaldırmaları ile göstermişlerdir, teolojik terminoloji ile söylersek beşeri kanunları değiştirerek köle kurumunu kaldırmıştır. Bu durum İslam dini için geçerli değildir, İslam kendisini evrensel ve kıyamete kadar geçerli şeriat olarak adlandırdığı içindir ki İslam coğrafyasında kölelik kaldırılamaz ve tıpkı 1400 sene önce olduğu gibi ve aynı kurallarla uygulanabilir, bunun önündeki tek engel devletlerin BM’nin köleliği yasaklayan ilgili maddesine taraf olmalarıdır. Bu nedenlerle İslam’daki kölelik kurumu tartışılmakta ve İslam dışı kaynaklarca konunun sakıncaları ortaya konmaktadır.

7- Günümüzde de kölelik gizli olarak devam ediyor, İslam’a neden yükleniyorsunuz  iddiası:
İslam söylemde açık ve net olarak sınıflı toplum anlayışını ve materyalist diyalektik düşünceyi red ettiği için Komünist terminolojideki adıyla ücretli köle ve diğer sınıfsal katmanların adlarıyla söylememekle beraber varlığını kabul etmekte, kölelik kurumunun hala  var olmasının kendi içerisindeki köle kurumunun var olmasını legal hale getirdiğini savunmaktadır ki külliyen hatalar zinciri içermektedir. Birincisi İslam, kölelik kurumu barındırdığı için ilahi olmayacağı bazında eleştirilirken, devamında bu kurumu ilahi bazda legal olarak kabul ettiği için köleliğin kaldırılması yolundaki en büyük engel olarak tanımlanır. Kapitalist sistemin sonucu olan ücretli kölelik vb. sınıfsal katmanların olması durumun İnsani olarak legal bir durum olduğunu göstermez. Kötü bir örneğin olması diğer kötü örnekleri legal hale getirmeyeceği gibi günümüzde var olan tüm gizli yada açık köleliklerin var olması İslam içindeki köle kumrunun legal olması gerçeğini legal hale getirmez. Kaldı ki Kapitalist sistemin bir sonraki aşamasında yada toplumların Komünist bir sisteme geçmeleri durumunda ücretli köleliğin kalkması büyük bir olasılık olarak varken, İslam'da kölelik tanrı emri olduğu için asla kaldırılamaz.

8- Muhammed suresi 4. Ayet kesin olarak savaş esirlerinin serbest bırakılmasını şart koşar iddiası:
Eğer İslam sadece bahsi geçen sureden ibaret olsaydı doğruydu ama İslam binlerce ayet ve yüzbinlerce hadisten oluşan bir doğmatik inanç sistemidir. Her dinsel sistemde olduğu gibi bir yerde ak dediğine başka bir yerde kara diyebilir ki bunun temelinde söz konusu ayetlerin yazılış sebepleri yatar. İlgili ayet; ‘’ Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.’’ Şeklindedir. Genel görüş bu ayetin İslam'da ilk yazılan savaş kuralı ayeti olduğudur ve Bedir savaşında önce yazıldığı kabul edilir. Medine’de askeri gücü çok zayıf olan ilk dönem İslam’ın savaşmaya başladığı ve savaşın hala Kureyş’in kabile içi savaşı olduğu dönemdir, bu yüzden sık sık serbest bırakılan kişilerle bir diğer savaşta rakip olunmaktadır, bir çok durumda esirler Müslüman akrabaları tarafından ödenen kurtarmalık bedeli ile serbest bırakılmaktadır, bu durum ilerleyen dönemlerde tehlikeli düşman savaşçılarının kesin olarak öldürülmesi ile değişmiştir. İslam teologlarına göre kesin bir hüküm içermeyen bir ayettir. Kaldıki Hayber savaşından sonra tüm savaşçı esirlerin tek tek boyunlarının kılıçla kesilmesi buna örnektir. 

Esirlerin kesin olararak er yada geç salıverilmesi gibi bir hüküm taşımadığı ise 1400 senelik İslam tarihindeki köle kurumunun yaşaması bir yana ‘’ Ahzab suresi 50. ayet: ….. sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri ….’’, ayetide aksine savaş ganimeti olarak köle edinmeyi hak olarak görmektedir ki buda esirleri köle edinemezsin gibi bir hüküm içermediğini gösterir. Ayeti dar anlamı ile ele alıp ortaya ilgili ayet vasıtası ile İslam esirleri köle etmeyi yasaklar demek; Muhammed de dahil 1400 sene boyunca yaşamış bütün Müslümanların İslam tanrısına karşı geldiği iddiasında bulunmaktır aynı zamanda. Bu mantıkla yaklaşacak olursak Enfal suresi 1. Ayeti baz alarak ganimet olmadığınıda söyleyebiliriz ama gene Enfal suresi 4. Ayete görede ganimetin 5/1 bizzat İslam tanrısına ve Muahmmede bırakılmaktadır da diyebiliriz.

9- İslam İnsan’ın İnsan’a kulluğuna karşı mücadele etmiştir iddiası:
Köleliğe karşı mucadele ettiği iddiası için yukarıdaki ayetler ve hadislerle birlikte getirilen açıklamalar yeterlidir. Kölelik kurumu aynı zamanda İnsan’ın İnsana kulluk etmesidir,  kurumu kaldırmadığı ve hukuksal olarak düzenlemeler getirdiği yukarıda kanıtlanmış olan bir sistemin mücadele ettiğini iddia etmek iftira atmaktır, yalan söylemektir. Yukarıda detaylı açıklandığı gibi İslam asıl olarak İslam tanrısına olan kulluk ile kölelik kavramının, İnsan'ın İnsana olan kulluğu ile karıştırılmaması için adlandırılmalar ve sıfatlar üzerinden yasaklama yaparak bir takıyye ile kulluk kavramını karartmaya çalışmıştır.

10- İslamiyet kölelikle mücadele etmiş ama kaldıramamıştır iddiası:
İslam tanrısı (İslami teolojiye göre her şeye gücü yeten bir tanrıdır) iradi olarak tıpkı zinayı, içki içmeyi vb. bir çok şeyi kaldırdığı gibi köleliğide kaldırabilirdi, bu yüzden İslam tanrısının sonsuz gücü olduğu savına yalanlama getiren bu iddia kendi içinde felsefi olarak çelişmektedir. Yani İslam tanrısı köleliği kaldırmak istemiş ama kaldıramamış deniyor bu iddia ile. İslam’ın kölelikle mücadele etmediği zaten yukarıda uzun uzun beyan edilmiştir. Kaldı ki İslam tanrısı köleliği kaldırma iradesini Müslümanlara yüklemiş olsun varsayalım; 1300 sene yani 13 yüzyıl gibi bir zaman dilimi köleliği kaldırmak için yeterli bir süre değilmidir? Bu sürenin ortalama 800 yılında Dünya’daki süper güç olarak bölgesinin tek hakimi bir mutlak yönetimle idare ederken daha ne beklenilmiştir kaldırmak için? Konunun sınıfsal bir ekonomik-siyasi sistem olduğunu söyleyemeyen İslam din adamları bir takım söz oyunlarının arkasına sığınarak ilahi olmayan bir düzenin içinde yer aldığını saklamaya çalışmaktadır.

11- Muhammed hiçbir esiri köle yapmamıştır iddiası:
Genelde bunu iddia edenler uzun uzun ‘’Muhammed suresi 4. Ayet’’ üzerinden bir laf kalabalığı yapmakta ve ardından olaki zorunluluktan köle yaptığı esirlerin azad edildiğini beyan ederek bakın bu yüzden Muhammed esiri köle yapmamıştır genellemesinde bulunmaktadır. Halbuki yukarıda ki ayetler ve hadislar vasıtasıyla bizler olayların böyle olmadığını biliyoruz. Bir çok ganimet amaçlı yağma savaşından sonra köleler dahil elde edilenlerin Muhammed’in görevlendirdiği bir kişi tarafından dağıtıldığını biliyoruz. Mesela Huneyn seferi, Hayber savaşı vb. bir çok savaşta esirler onun görevlendirdiği kişi tarafından Enfal suresi 4. Ayete göre ganimet olarak dağıtılmıştır. Yani sağ bırakılan esirlerden kadın olanlar ve işe yarayacağı düşünülen çocuklar ganimet olarak dağıtılmış ve köle olarak sahiplerince hemen kullanılmaya başlanmışlardır, bu husus için 4198 nolu Huneyn seferi ve Nisa suresi 24. Ayet açıklamasını içeren hadise bakmak yeterlidir, savaş lideri olan Muhammed bekar ve evli kadınları ganimet olarak yanındaki savaşçılara paylaştırıyor, savaşçılar bu kadınların bir kısmı evli bizler zani olmayalım aman diye şikayette bulunca hemen bir ayet yazılıyor ve cariyelerle ilişikinin sahibi açısından zina oluşturmayacağı belirtiliyor, bunun üzerine akşamına herkes payına düşen cariye ile halvet ediyor ve tüm bunları İslam tarihçileri ve hadisleri bizlere iletiyor. Bu köle olanların bazılarının ilerde azad edilmiş olması Muhammed’in esirleri köle yapmadığı anlamına gelmez, burada yapılan bir takıyyedir aslında; evet Muhammed bizzat kendisi  erkekleri köle yapmamıştır, bir lider ve kabile reisi olarak, her şeyden önce tanrı peygamberi olarak daha alt rütbedekilerin görevi olan ganimet dağıtımını bizzat yapmamıştır ve bu cümle oyununun arkasına sığınarak bazı teologlar ve Müslümanlar gerçekleri yalanlamaya çalışmaktadır. Ganimet olarak hissesine düşen güzel kadınları cariye yani köle olarak almıştır ve buda esirleri köle yaptığına en büyük ispattır.

12- Muhammed kölelerine/kölelere hep iyi davranmıştır iddiası:
Yukarıda yazıldığı gibi ebu Bekir’in kölesini dövdüğü sahneyi gülerek seyreden bir Muhammed’mi iyi davranmış oluyor? Yada;
Ravi
:
Hadis
:
Hz.Ali (ra) hutbede şöyle buyurdu: "Ey insanlar, kölelerinize -ister muhsan olsunlar, ister olmasınlar- haddleri tatbik edin. Zira, Hz. Peygamber (sav)`ın bir cariyesi zina yapmıştı, ona celde tatbik etmemi emretti. (Dövmek üzere) yanına geldim. Yeni nifas olmuştu. Döversem öldürürüm diye korktum. Durumu Resulullah`a arzettim. Bana: "İyi yapmışsın, iyileşinceye kadar ona dokunma" dedi."
HadisNo
:
1593
Hadisinde bahsedildiği gibi köleyi öldürmeyip celde uygulamasımı iyi davranış olarak adlandırılıyor? İyi davranmak kavramı görecelidir, bu yüzden genelleme yaparken dikkatli olmak gerekir. Keza Hayber savaşı sonucunda kendi ganimetleri arasında olan 16 kadın arasından aldığı Reyhane köle/cariye’den bahsedilmezde, diğer 15 köleyi Müslümanlara vermesimi iyilik olarak adlandırılır? 

Muhammed’te içinde yaşadığı toplumdaki her birey gibi kurallara uyan birisi olarak gerek İslam öncesinden gelen kurallar, gerekse kendi ayetlerinde belirttiği kurallardan başka bir şey yapmamıştır, Siyer’lerde ve hadislerde görüldüğü gibi oda tüm kurallara uymuş ve gerektiğinde celde uygulamaktan kaçınmamıştır. İyi bir şey yapmışsa oda zaten görevi olan Bedevileri daha çağdaş olan kurallara uymaya zorlamasıdır. Zina, içki, köle vb. bir çok konudaki emirler aslında Bedeviler için çıkartılmıştır, yerleşik toplum içinde zaten var olanlar o dönem çoğunluğu oluşturan Bedeviler için birer kanun olarak söylenmiştir ve bunlara asgari müşterek herkes uymuştur, Muhammed diğerlerinden farklı ve ekstra bir gayret içinde görülmemektedir Siyer ve hadis kaynaklarında. Belki bir adım önde olma durumu olabilir oda normaldir çünkü kuralları koyan o olmuştur, o riayet etmezse kim riayet eder?

13- Dört halife döneminde kimse köleleştirilmemiştir iddiası:
Ridde savaşlarında ebu Bekir bizzat Taberi tarihi 3. Cild’te yazdığı ve tam metinleri ile yer verdiği şekilde, İslam’dan ayrılmak isteyen denilen aslında mevcut kabile konfederasyonundan çıkan (daha önceki yüzyıllarda binlerce defa Arap’ların yaptıkları gibi) Bedevi kabilelerinin şiddeti tırmandırması ve mevcut İslam beyliğinin bekeasının tehdit altında olmasının getirdiği bir baskı ile emirlerine göre komutanlar direnenleri öldürmesi, emirlere uyanlara iyi davranılması ve savaş sonucunda ‘’ganimetlerin’’ şer’i kurallara uygun olarak dağıltılmasını bildirir. Zaten ortada İslam kuralına göre mürted’in kati olarak öldürülmesi kuralı varken elde edilen esirlerin birde sertbest bırakıldığını iddia etmek tarihi çarpıtmak anlamına gelir. Bu savaşlarda köle olarak sağ kalmak bile küçük bir ihtimaldir, buna rağmen Enfal suresi 4. Ayete göre ‘’ganimetlerin’’ dağıtılması emrediliyor, ele geçirilen kadın ve çocuklar bu ganimete dahildir ve dağıtılmıştır. Tarihsel kayıtlardan örnekleyecek olursak Malik bin Nuveyra’nın, Muhammed ölünce zekat vermekten vazgeçmesi ve ebu Bekir’in duruma müdahale edip Banu Yarbu kabilesine savaş açmasından özetle;
İbnu’l Esir’in anlatımına göre;
-Halid b. Velid (r.a.) seferi tamamlayıp Medine’ye geldiğinde Hz. Ömer ona:
“Be Allah düşmanı! Sen Müslüman bir adamı öldürüp sonra da onun hanımına sahip oldun öyle mi.! Seni mutlaka recmetmeliyim,” dedi.Önde gelen kişiler Halid’in bu davranışına şiddetle karşı çıktılar. Ömer, Halid’in bu davranışından dolayı kınanmasını talep etti ve Ali, Halid’e hadd cezası uygulanması çağrısında bulundu. (Madelung 1997, 50; Sanders 1994, 43–44) Ebu Bekir her iki talebide red eder. 

Yani özetle yapılan tüm savaşlarda öldürülenlerin kadınları ve çocukları köle edilmişlerdir. Buna sadece ebu Bekir’den verilen örnekler değil Ömer, Osman ve Ali döneminde yapılan tüm savaşların sorucunda ganimet olarak dağıtılıp köleleştirilenler dahildir, İslam hukukuna göre esirlerin köle olarak dağıtılıp dağıtılmayacağı yetkisi Halife’ye aittir, ondan önce tek yetkili Muhammed’ti, bunların yetkilendirdiği ordu/müfreze komutanı söz konusu yetkiyi halife adına kullanarak ebu Bekir örneğinde olduğu gibi şer’i kurallara uygun olarak ‘’ganimeti’’ dağıtır. Özellikle İran’ın ele geçirilmesinden sonra önlerinde açılan uçsuz bucaksız Asya topraklarındaki Türk’ler en çok gelir getiren köleler olarak İslam tarihinde bahsedilir. Keza İslam yayılması başladıktan sonraki tüm savaşlardan elde edilen kölelerin savaşacak olanlarına Itk Mevalisi olması teklif edilirdi, yani azadlığını elde edene kadar yarı köle olarak savaşmak. Tüm bu savaşlarda Halifelerin bizzat esirleri ganimet olarak dağıtma emri vermemiş olması onların kimseyi köleleştirmediği anlımına gelmez. Yukarıda 5188 nolu hadiste gördüğümüz gibi kölesinin kazandığından nemalanan ebu Bekir’in savaş esirlerini köle yapmıyacağını düşünmek saflığı için yeteri kadar yazıldı.

14- İslam kölelere ‘’kızlarım-evlatlarım’’ diye seslenin diyerek kurumu kaldıracak zemini hazırlamıştır iddiası:
Defalarca yukarıda yazıldığı gibi Nahl suresi 75. Ayeti bu iddiayı yalanlar ve bizzat İslam tanrısı hür ila kölenin tıpkı İnsan ila kendisinin eşit olamıyacağı gibi eşit olamıyacağını emreder. Daha önce belirtildiği gibi Tanrıya kölelik ile kavram karmaşası yaratmaması adına İslam kölelerine köle yerine sahip olunan rızk kavramını kullanmıştır. Burada ''kızlarım-evlatlarım'' diye seslenmekteki amaç İslam'i deyimle ''Allah'a'' şirk (ortak) koşmayı önlemektir düşünsel ve güncel anlamda.

Yukarda özetle anlatmaya çalıştığım konuda da görüldüğü üzere, İslam köleliği kaldırmamış, aksine 19. YY. sonunda İngiltere'nin baskıları neticesinde Osmanlı İmparatorluğu köleliği kaldırmak zorunda kalmış fakat arkasından, Rus savaşlarında yetim kalan çocukların, özellikle İstanbullu olmak üzere ailelere bakılması için dağıtılması ile besleme denilen yeni bir gizli kölellik kurumu orta çıkmış ve ancak 1950 li yıllarda ortadan kaldırılabilmiştir. 

Köleliğin kaldırılmasına en büyük tepkiyi ve direnci gösteren Suudi Arabistan başta olmak İslam devletleri olmuştur. İslam ilk dönem içerdiği ekonomik ve siyasi yapı neticesinde kölelik kurumunu yaşadığı çağ itibari ile sahiplenmiş ve içinde yaşadığı göçebe kabileler topluluğundan oluşan konfederasyona adapte edebilmek adına, diğer ileri toplumların geldiği muasır medeniyet aşamasını taklit ederek kölelik kurumunu yaşadığı ve yayıldığı çağa ve topluma adapte etmiştir, tarihsel olarak kaçınılmaz bir toplumsal evrimi Dünyevi bir şekilde yaşamıştır. 

Günümüz İslam teologlarınında hem fikir olduğu gibi yaşanan süreç tamamıyle ekonomik bir gereksinim neticesinde olmuştur, bu yüzden yerine yeni bir üretim biçimi koyamadığı kölelik kurumunu kaldırmasıda imkansızdır ve gerek devraldığı, gerekse kendi şer’i gereksinimleri neticesinde ürettiği şer’i hükümler sonucunda kölelik kurumunu düzenlemiş ve yasa altına almıştır. Burada bir ayrım vardır ki oda söz konusu yasa ilahi bir yasa olarak değişmez bir şekilde kalmış olacağı gerçeğidir. Bu yüzden 7. YY’da savaş esirlerinin ganimet olarak dağıtılması emrini veren ayet nasıl geçerli ise günümüzde de geçerlidir ve İslam’a göre kıyamete kadar da geçerli olacaktır.

İşte tam bu nokta bazı günümüz İslam teologları ve İslam inananlarını rahatsız etmektedir. İnandıkları tanrı köleliği yasal saymakta ve köle edinilebileceğini söylemektedir, yani 1400 sene önceki doğu tarzı köleci toplumu hala istersek yaşayebileceğimizi bildirmektedir. Tüm bunlar rahatsız edici bir yön olarak bu kitleyi haklı şekilde rahatsız etmekte fakat mevcut ayetler ve hadisler yani İslam şer’iatı ellerini kollarını bağlamaktadır, yapılacak tek şey olan söz konusu kurumun ve tarihinin değiştirilip eskisinin unutturulması ve bu kurumdan bahsedenlerin karalanması kampanyasının başlatılması olacaktır yaptıklarıda zaten bundan ibarettir.


Kaynaklar:
1- Kuran
2- Kutubusitte (Buhari) hadisleri
3- Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Sol Yay., Eylül 1993
4- Marx, Kapital, c.1, Sol Yay., 1978
5- Halil İnalcık, Osmanlı Tarihi
6- Turna Dergisi, İsmail Kaygusuz makalesi, Abbasi devrinde zenci kölelerin isyanı
7- Hukuk Tarihinde İslam Hukuku, Ord.Prof.Sabri Şakir Ansay 2002 (4. Baskı)
8- Tasavvuf Ve Bid’at, Prof. Dr. Abdulhakim Yüce, 2000
9- Çagdaş Tefsirlerde “Kölelik” Yorumu, AÜSBETİB Yüksek Lisans Tezi, Cahit Güngör, 2005
10- İslam Hukukunda hükümlerin değişmesi açısından Hz. Ömer’in bazı uygulamaları, Doç.Dr.Muhsin Koçak, 1997
11- İslam hukukunda suçlar ve cezalar, Dr. İlhan Akbulut, 2003
12- İslam öncesi Mekke. Dr. Yaşar Çelikkol
13- İlk dönem İslam hukuku, yasama-yargı-yürütme. Abdülvahhab Hallaf
14- Demografik değişkenler açısından ilk Müslümanlar, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:18 Sayı:2 Prof.Dr. Abdurrahman Kurt
15- İslam öncesi dönemde Mekke idare sistemi ve siyasetin oluşumu, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:10 Sayı:1 Yard.Doç.Dr. Adem Apak
16- Sosyo-ekonomik ve kültürel yönden İslam öncesi Mekke toplumu,  Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:10 Sayı:2 Prof.Dr. Abdurrahman Kurt
17- İlkel, Köleci ve Feodal Toplum, Zubritski-Mitropolski-Kerov, Eriş Yayınları/8. baskı