8 Kasım 2011 Salı

İslam’da Pagan Dinlerin Yarı Tanrıları Cin’ler

 
Cin fenomeninin ortaya çıkışını anlamadan İslamiyet içerisindeki Cin inancını anlayamayız. Cin inancının ortaya çıkışının maden’lerin işlenmeye başlaması ile birlikte olduğu düşünülmektedir. Genel olarak eski Dünya merkezli Cin inancında köken maden işleme tezgahlarına dayanmaktadır, ilk söylenceler taş olarak düşünülen bir maddenin ilk önce sıvıya daha sonrada bir alete dönüşmesi sürecinin açıklanmasında ruh kavramına paralel olarak Cinler ortaya çıktığı şeklindedir, özetle madenin ergimesi ve şekil almasında Cinlerin büyüsü vardır ve Cinler bu söz konusu ergimiş madende yaşarlar. Erken dönem Orta doğu, Avrupa ve Asya Cin söylencelerinde genel olarak Cinler, dağlardaki mağaralarda, tepelerde veya ateş içinde yaşayan doğa üstü varlıklar olarak betimlenir. Ortadoğu kökenli mitolojilerde gezgin madenci’lerin Cin oldukları yada Cin’lerden yardım aldıkları söylenceler içerisinde, Cinler kor ateş yada dumansız ergimiş madeni temsil eden betimlemelerle karşımıza çıkarlar.
 
İslamiyet içerisindeki pagan yarı tanrı inancını anlatmadan, İnsan’lık tarihinin dinsel inanç sürecini kısaca tanımlamak lazımdır.  Göçebe ve yarı göçebe yaşam süren kabilelerin atalar kültünden çıkarak dogaya yada hayvanlara tapınma inancına geçtikleri süreçte, tanımlanamayan bir takım şeylerin tanımlanması amacıyla oluşturulan ruh inancıda evrilerek atalar kültündeki iyi olan akrabaların ruhu ile öldürülen düşman ve hayvanları kötü olan ruhlarının tabiat üstü ruhlar olarak inanılması ve korkulması sürecini başlatmıştır. Bu dönemde ki kabile inançlarında ruhlar yapabildikleri şeylere göre kategorizelendirilmiş ve bazı ruhlar yarı tanrı olarak tanımlanmaya başlamışlardır. Ruh olarak tanımlanmayan Güneş, Ay, yeryüzü vb. kavramlar ise tanrı olarak kabullenilmişlerdir. Kabile totemleri olan bazı hayvan ve İnsan’larda benzer şekilde yarı tanrı olarak tanımlanmışlardır bu süreçte.
 
Avcı toplayıcı toplum sürecinden yerleşik hayata ve tarım toplumuna geçiş aşamasında ağaçlar, çalılar, pınarlar, magaralar vb. yerlerde yaşayan ruhlar adlarını ve işlevselliklerini Cin, peri vb. daha üstün yetenekleri olan ve tanrıların çocukları yada yardımcıları olarak tanımlanan yarı tanrı statüsüne geçerek politeizm’in temelini oluşturan inanç içerisinde yer almışlardır. Bu süreçte kabile totemleri, kutsal kişiler vb. belli bir topluma ait tabiat üstü varlıklarda yarı tanrı statüsüne kavuşmuşlardır. Taş devri ve öncesinin inancı olan ruh kavramı, maden devrinde tabiat üstü varlık kavramına ve yerleşik yaşam yani tarım toplumunda cin, peri kavramına evrilmiştir. Bu süreç içerisinde inanç şekli olarak iyi ve kötü ruhlar yerlerini iyi ve kötü Cinler, periler vb. almıştır.
 
Bazı toplumlarda tanrılar panteonu şeklinde bir dinsel tapınma şekli oluşturulurken bir pınarın perisi yada bir evin Cini, bu panteonda yarı tanrı olarak tapınılması şekline evrilmiştir. Bazı Cin, peri vb. varlıkların tanrıların çocukları yada yardımcıları olması nedeniyle, tanrılara tapınmada bir araç olarak kabullenilmesi ve tapınılmasıda onları diğer Cin, peri vb. varlıklardan ayrıcalıklı hale getirmiştir. Bu süreçte genelde kabile totemleri kabul edilen tanrılardan birisinin çocuğu yada yardımcısı olarak tanımlanmış ve eski din ile yeni dinin birleştirilmesi sağlanmıştır. İsrailli’lerin ilk defa Kenan bölgesinde yaşarken kendi kabile totemleri ile kaynaştırdıkları politeizme geçmeleri ile günümüzdeki tek tanrılı dinlerin kökeninde cin, peri vb. varlıklara tapınma inancı yer almıştır. Gene aynı süreçte kötü ruhlardan korunmak için kullanılan takılar yerlerini muskaların önceli olan figüratif desenler taşıyan objelere ve dualara  bırakmıştır.
 
İsrailli’lerin Babil’deki köle olarak sürdükleri yaşamları ve bu süreçte dinsel inançlarındaki mevcut tanrılardan vaz geçerek yenenin tanrılarına, yani gelip gelen tanrılara tapınma ritüelini başlatmaları sonucunda, Sümer kökenli dinsel inancın devamı olarak tarım toplumlarında ilk defa görülen ölme ve yeniden dirilme kavramları, bir başka Dünya kavramı, ölümden sonraki hayat kavramı vb. bir çok dinsel inancıda sahiplenmelerini sağlamıştır. Eski dinleri ile yeni dinlerinin birleşmesi sonucunda günümüz monoteist dinlerin en basit şeklide ortaya çıkmakla birlikte bir çok kavramında temelleri şekillenmiştir. Devam eden süreçte Mısır vb. birkaç değişik coğrafya’da köle yaşamı sürmeleri ve sonucunda dinsel inançlarının tek tanrılı bir şekil alması ile sonuçlanmıştır. Bu süreçte Ortadoğu olarak adlandırılan bölgenin neredeyse tamamında yaşayan bu dağınık kabileler topluluğu bünyesinde barındırdığı tüm dinlerin sentezinden kendi toplumuna özgü dinsel inancıda çıkarmıştır, bu inanç sadece İsrail’lilere özgü bir dinsel inançtır. İçinde kökeni tarih öncesi dinsel inaçlara kadar giden bir çok ritüeli ve kavramıda barındıran bu monoteist inanç, elbette Cin ve şeytan yarı tanrılarıda beraberinde yaşatmıştır.
 
Günümüzde Yahudi’lik olarak adlandırılan dinin içerisindeki Cin, şeytan ve yaradılış kavramlarının kökeninde İsrailoğulları’nın politeist pagan inançlarından alınma bir çok varlık ve kavram vardır. Yahudi mitolojisindeki yarı tanrıların ve yardımcı tanrıların melek, şeytan, Cin vb. varlıklar olarak yeniden tanımlanması sonucunda, tek tanrıya tapınma ritüeli bir şekilde yarı tanrıları devre dışı bırakmakla birlikte, onları Dünyevi işleyişin dışına çıkarmamıştır, en azından bazı yarı tanrılar için bu geçerlidir. Kenani bir yarı tanrı olan Obyzouth, Gyllou yada Alabasdria olarak bilinen göksel Cin, Yahudi’likte Adem adlı ilk İnsan’ın ilk karısı olarak Lilith adı ile yaşamaktadır, bu yaradalış efsaneside köken olarak Sümer’den çıkmadır.
 
İsrailoğulları’ndan revizyonist bir kişi olan İsa’nın söylemlerinin, ardılları tarafından özellikle Pavlus tarafından yeniden teorize edilerek özellikle Anadolu mitolojisi ile birleştirilmesi neticesinde ortaya çıkan monoteist Hıristiyan’lık dinide Cin, şeytan, peri vb. yarı tanrıları içerisinde barındırmıştır. Büyük oranda Yahudi mitolojisinden izler taşısada özellikle Anadolu kökenli pagan inancın izlerinide taşıyan Hıristiyanlıkta bazı kavramlar ve yarı tanrılar anlam ve işlev değiştirmişlerdir, bazı yarı tanrılar yerlerini daha farklı yarı tanrılara bırakmıştır. Avrupa’da yayılımı sırasında kuzey kabilelerine özgü yarı tanrılar, Hıristiyan’lık içerisinde yer bulurken beraberinde onlara tapınılan dönemin inançlarınıda getirmiştir. Aynı şekilde doğuya doğru yayılımında yerel yarı tanrılar tıpkı kuzey kabilelerinde olduğu gibi Hıristiyanlığın içine girmiştir. Erken Bizans döneminde Pavlus ile şeytan olarak tasafur edilen Alabasdria’nın savaşını betimleyen tılsımlar şeytana ve Cinlere karşı korunma amaçlı olarak kullanılmıştır.
 
Benzer süreç İslamiyet içinde yaşanmıştır, İslam öncesi Arap dinsel inançları kavram ve tanım değişikliği ile İslamiyet’i oluştururken Yahudilik’ten alınan kavramların ve ritüellerin içlerini doldurmayada yardımcı olmuşlardır. Arap yarımadasında Muhammed döneminde yaşayan kabilelerin tamamı aynı kültürel düzeyde olmadıkları için inançlarıda aynı paralelde değildi. İslam tarihçileri bu kitleyi tek bir adla putperest olarak tanımladıkları için günümüzde yapılan tahlilerde de yanılmalar olmaktadır. Özetle mevcut kabilelerin pek azı sadece Mekke, Medine vb. şehirlerinde, birkaç kuşaktır yarı göçebe yada yerleşik hayata geçmiş politeist dinsel inanç sürdüren topluluklar olarak yaşarken, büyük çoğunluk göçebe şekilde avcı toplayıcı olarak ilkel komünal düzeyde atalar kültüne tabii ve kabile totemine tapınma inancını sürdürmekteydi, bu kabilelerin bir kısmı aynı zamanda animist dinsel inancıda devam ettirmekteydi. Bazı kabilelerde onlardan önce yaşamış olan tarım kültüne geçmiş kabilelerden kalan bazı dinsel kavramlar ve ritüelleride barındırmaktaydılar. Bu göçebe kabileler şaman/rahip yada büyücülerin İnsanları iyileştirdiklerine inanırlardı, bu nedenle iyileştirici özelliği olan herkese gider ve ona tabii şekilde yaşabilirlerdir. 6. Yy başında Musul yakınlarında yaşamış ve bir sütunun üstünde inziva hayatı süren bir Hıristiyan keşişten etkilenerek bir çok kabilenin keşişe tabii olarak yaşamak üzere göç ettiğini bilmekteyiz. Keza aynı şekilde özellikle Cinlerin çarptığı yani akıl hastalıklarını iyileştirdiği söylenen Muhammed’e tabii olmaları kaçınılmazdı, o dönemde Muhammed’in izni ile bu tip hastalıkları iyileştirdiği söylenen bazı Müslüman kişiler vardı Medine’de.
 
İslam öncesi Arap mitolojisinde Cinler, totem ve yarı tanrı olarak tapınılan yada tanrılara tapınmanın aracıları olarak görüldükleri gibi, bağımsız yarı tanrılar olarak tanımlanmışlardır. Bazı Cinler ise düşük kategoride yer alan tabiat üstü varlıklar olarak dinsel tanımlamalarını sürdürüyorlardı. Diğer toplumların mitolojilerinde benzer şekilde yer alan cinler Arap mitolojisinde de aynı şekilde, ıssız ve kötü yerlerde yaşayan, pınar, ağaç, çalı, kuyu, mağara, çöplük vb. yerlerde bulunan, kötü ve pis olan şeyleri temsil eden varlıklardı. İnsan’lar gibi kabile yaşamı sürdürmeleri, cinsel hayatlarının olması, yiyip içmeleri, evlenmeleri, doğum ve ölümü yaşamaları, savaşmaları gibi bir çok özelliğede sahiptiler. Cinlerin kötü ruhların devamı olarak görülen bir kitlesi, her türlü kötülüğün kaynağı olarak görülürken, İnsanlar’a yardım eden Cinlerin yarı tanrı olarak kabul gördüğü bir dinsel inanç sisteminde, bazı Cin, peri vb. varlıklar tanrıların çocukları olarak kabul görmekteydiler, bunların içinden en bilindik olan Lat, Uzza ve Menat, İslam öncesi Arap din inancında Ay tanrısı Al-ilah/El-alat yani Allah adlı tanrının kızları olarak tasvir edilmişlerdir. Köken olarak kabile toteminden evrilerek Mekke ve çevresine yerleşen Kureyş vb. kabilelerin politeizme geçişlerinde yeniden tanımladıkları bu yarı tanrılar İslam içerisinde melek olarak tanımlanmışlardır.
 
Arap mitolojisindeki Cinlerde diğer toplumların inancındaki Cinler gibi değişik canlıların görünümlerine bürünebilmekte, özellikle yılan, keçi, güvercin, köpek vb. canlıları tercih etmektedirler. Burada görünüm değiştiren bazı Cinlerin şekline büründüğü hayvanda, simgesel olarak bazı yarı tanrıları çağrıştırmaktadır, örneğin güvercin aynı zamanda Lat adlı yarı tanrıçayı temsil eden hayvandır, İslam sonrası dönemde Lat adına söylenen efsanelerden hareketle Cinlerin güvercine dönüşebildikleride anlatılmak istenmiştir aslında. Muhammed’in Mekke’den kaçışı esnasında sığındığı mağaranın ağzındaki Güvercin fenomeni bir yerde yarı tanrı Lat ile özdeşleştirilebileceği gibi aynı zamanda Müslüman bir Cin’in yardımı olarakta görülebilir. Kaldı ki aslında Lat adına İslam tarihçilerince tanımlanan put gerçekte bir kurban sunağına ait sunak taşıdır, yani kabile totemidir en basit tabirle. Gene aynı şekilde monoteist dinlerde ortak yaratılma efsanesinde yer alan yılan fenomenide benzer bir şekilde tasvir edilmiştir, kökeni ise Sümer yaradılış efsanelerine kadar gitmektedir. Cinlerin şekil değiştirmelerindeki ana amaç İnsanlara kötülük etmek, onları yoldan çıkarmak ve kötü birisi yapmak olmakla beraber onlardan faydalanmak içinde bir araçtır. Örneğin İnsan kılığına girip kadınlara tecavüz etme, köpek vb. canlı kılığında çocukları kaçırma ve yeme, yılan vb. kılıkta öldürme gibi kötülükleri yapabilmek için bir araçtır şekil değiştirme. Cinler bir çok toplumda özellikle Yılan vb. sürüngenler olarak tasvir edilmişlerdir, bu inanç İslam içerisinde devam etmiş ve Kuran dahil bir çok yerde Cin ile yılan aynı şekilde adlandırılmıştır.
 
Cinler, hastalıklara sebep oldukları gibi İnsanlar’ın, delilik, sara vb. bazı hastalıklara yakalanmalarında en büyük etkendir, daha doğrusu bu hastalıklar o dönemde hastalık olarak değilde cinlerin çarpması vb. nedenler olarak tanımlanmışlardır. Neredeyse bütün akıl hastalıkları Cinler’in İnsanı ele geçirmesi yada çarpması olarak tanımlanmıştır. Cinler İnsanları kaçırıp köle olarak çalıştırabilmekte, onları yiyecek, cinsel partner, yapacakları kötülüklerde araç olarak kullanabilmektedir. Özellikle yeni başlangıç olarak tanımlanan, yeni evliler, logusa kadınlar, çocuklar saldırmak için tercih ettikleri ve en sevdikleri kiteleyi oluşturur. Belli mekanları sahiplendikleri gibi, her evin ve her kabilenin bir Cini vardır. Politeizm öncesi dönemde esinlenme olarak tanımlanan edebi ve düşünsel yaratım süreci, Arap mitolojisinde şairlerin şiirlerini yazmak için bir Cin kullandıkları inancı ile tanımlanmıştır, yani günümüzde esin perisi olarak soyut bir kavram şeklinde yaşayan inancın kökeninde yatarlar. Uzun bir dönem Muhammed’te bir Cin tarafından söylenen şiirleri okuduğu şeklinde anlaşılmıştır, gene aynı inanca paralel olarak Cinler’in dinsel bir takım söylemleri İnsanlara aktardıkları inancıda Muhammed’in peşini bırakmamıştır.
 
Cinlerin geceleri yaşayan,  kemik ve hayvan dışkısı ile beslenen, iyi ve kötü olabildikleri gibi, dinsel inançları olan sosyal varlıklar olarak tanımlanması, Arap mitolojisindeki ana unsurları oluşturur. İnsanlar arasında yaşayanları olduğu gibi mücavir alanlarda yaşayıp o bölgeyi sahiplenenleride vardır. Cinlere karşı en büyük savunma araçlarından biriside elbette büyü ve muskaydı, dua etme ise en yaygın başvurulan yöntemdi, İslam öncesi kötülük yapmaması için Cine seslenilirken, İslam sonrası Allah’a seslenme ve ondan korunma istenmiştir. Bir diğer yöntem ise o Cinin yada kabilesinin hoşuna gidecek adaklar, kurbanlar sunmaktı.
 
Bütün bu İslam öncesi Arap din inancı içerisinde yer alan Cin kavramı ve ritüelleri gene İslam içerisine tanımlama ve kavram değişiklikleri ile yer almıştır. Cinlerin belirgin olarak yarı tanrılıktan çıkartılıp, melek olarak tanımlanmaları sınırlı örneklerle bilinmektedir. Esas olarak İslam tanrısının yarattığı Melek, İnsan ve Cin adlı üç değişik canlı ırkından birisi olarak tanımlanmalarıdır ki buda Cin kavramına yeni bir boyut ve anlam değişikliği katar. Doğal olarak Cinler İslam terminolojisinde bir canlı ırk olarak tıpkı İnsan ırkı gibi tanımlanırken değişik sınıflara ve özelliklerede kavuşurlar.
 
Cin kavramı İslam mitolojisinde; Cin adıyla bir surenin bulunduğu Kuran'da cinne, can ve cin kelimeleri geçmektedir. Bunlardan "delilik" anlamındaki cinne üç yerde, "Cin topluluğu" cân iki yerde, "yı­lan" beş yerde "Cin" anlamına gelmek­tedir. Yirmi iki yerde geçen Cin kelimesi de melek ve insan dışındaki üçüncü var­lık türü karşılığında  kullanılmıştır. Kuran’da Cin kelimesi toplam 43 ayette geçer. Cin kelimesi sözlük ve terim mânalarıyla çeşitli hadislerde de yer almaktadır. Cin’lerde tıpkı İnsan’lar gibi Allah’a kulluk etmeleri için dumansız bir alevden / zehirli ateşten (erken dönem maden eriyiğinde yaşayan Cin inancının benzer söylemidir) yaratılan, Müslüman ve kafirlerden oluşan, İslam öncesi dönemlerde peygamber gönderilerek uyarılan ve Muhammed’in temsil ettiği İslam dinine uymakla mükellef olan varlıklar olarak özetle tanımlanır. Cinlerden olan şeytan kötü Cinlerin ayrı bir sınıfıdır, her kötü Cin şeytan değildir, Yahudi, Hıristiyan yada putperest Cinler olduğu gibi tamamen yoldan çıkıp şeytan olan Cinlerin dışında Müslüman Cinler dengeyi sağlarlar. İslamiyet’te Şeytan’ın Cin yada Melek olduğu tartışmalıdır. Muhammed hem İnsan’ların hemde Cinler’in peygamberi olarak seçilmiş ve atanmıştır.
 
Cinler’in İslam mitolojisine girişleride oldukça olaylı ve efsanelerle sarılı olmuştur. İslam terminolojisinde ilk defa ortaya çıkışları, Muhammed kendisine siyasi ve ekonomik destek sağlayan karısı ile amcasını kaybettikten sonra ki arayışında, koalisyon sağlamak amacıyla azadlı kölesi ile (mevalisi) gittiği ve çok kötü hüsrana uğradığı Taif (Lat adlı tanrının tapınıldığı) şehrinden dönüşünde konakladığı Nahle’de, Mekke yakınlarında şehre girebilmek için korumalık sağlamaya çalıştığı gece, yalnız başına Kuran okurken kendisini dinlemeye gelen Cinlerin vasıtası iledir. Gelen Cinlerin anlatımına göre ‘’Cinler, meleklerden bilgi alamadıkları (Cinler gökyüzüne çıkarak ve gizlice melekleri dinleyerek gelecek hakkında bilgi topladıkları söylencesi) ve alev topları ile (meteor yağmuru) saldırıya uğradıkları için çevreyi kolaçana çıkarlar, okunan Kuran’ı duyarak Muhammed’in yanına gelirler’’. Bu olay Muhammed ve İslam açısından oldukça önemlidir; a) Gelen Cinler Nusaybin’li olarak tanımlanmaktadır ki buda bölgede yaşayan İsa’yı peygamber olarak kabul eden Hıristiyan’ların ve daha sonra göç edilen Habeşlilerin bağlı oldukları piskoposluğun bulunduğu yerdir, doğal olarak Cin’leri melek şeklinde algılamaları kuvvetle muhtemeldir. b) Nusaybin civarında yaşayan günümüzde Yezidi olarak adlandırılan, İslam kaynaklarında şeytan’a tapanlar olarak kabul gören toplumun yaşadığı yerdir. c) Konaklanan yer Uzza adlı yarı tanrının Kabe’sinin yer aldığı  kutsal alandadır, Uzza aynı zamanda Lat’ın kız kardeşidir. Gelen Cinlerin en az 3 adet olmasıda ayrı bir husustur. İslam kaynaklarının birisinde gelen Cinlerin 7 kişi oldukları ve 4 tanesinin Nusaybin’li geri kalanının ise lokal olduğu yönündedir.
 
Muhammed’in aldığı koruma garantisi ile geldiği Mekke’de Cin adlı sure ile birlikte İslam ‘’Cinleri’’ mitolojisi içerisine alır. Bu süreçte oldukça önemlidir; Cinler Mekke’de  ticaretininde içinde yer aldığı gelecek ve geçmişten haber verme ve büyücülük ritüellerinin ana unsurlarıdır. Özellikle yarı tanrı olarak kabul gören bazı Cinlerin oldukça uzaktan müşterileri ve inananları hacı olmaya gelmektedir. Arap mitolojisinde Cinler tanrılardan aldıkları haberleri rahiplere ve büyücülere iletme görevini yaparlar. İslam mitolojisinde Muhammed’i dinleyerek Müslüman olan Cinler efsanesi iki değişik yerde/zamanda olduğu için, İslam tarihçileri sık sık olayları ve yerleride karıştırarak konuyu bazen saptırmışlardır. Bu söylem İslam tarihçilerinin daha sonra yazdıkları efsanenin bir parçası olabileceği gibi dönemin olayları doğrultusunda (çok kötü durumda olan) Muhammed’in gidişatı değiştirme çabaları olarakta görebiliriz. Kendisine destek vermeyen kabilelerin yarı tanrılarına tapınmayı yasaklaması bir yana onların siyasi ve ekonomik kazancı olan Cinler üzerinden elde ettikleri gücüde engelleme çabaları vardır. Mekke’deki topluma bakın Cinler bile bana inandı sizler neden inanmıyorsunuz diye bir başka ayetle serzenişte bulunan Muhammed için Cinler ilk kazandığı müttefiktir.
 
Bu olayların ardından Ukaz panayırına destek ve yandaş bulmaya arkadaşları ile giden Muhammed, yolda Nahle denilen mevkide konaklar (bir başka söylemde Hacun denilmektedir ki coğrafik açıdan yanlıştır.). Nahle Mekke’ye 3, Taif’e 1 gün uzaklıktadır, bir başka aktarımda harem sınırındadır. Söz konusu yerde geceleyin ortadan kaybolan Muhammedi arayan arkadaşları ancak sabahleyin bir yerden gelirken görürler, bir başka söylemde aktaran kişi Muhammed ile beraber gider. Sonuçta ortalıktan kaybolmasının sebebi olarak Cinlerin gelip ondan Kuran’ı okumasını gösterir. Arkadaşlarınıda alarak gece konaklanılan yerdeki ateş kalıntılarını ve diğer izleri gösterir. Bu vaka bir önceki anlatılan vaka ile sık sık karıştırılır. İlk vaka neticesinde Cin adlı sure, ikinci vaka neticesinde Ahkaf adlı sure ortaya çıkmıştır. Muhammed’e inanmayanların çok büyük bir cezaya çarptırılacağı ve inananlara örnek olarak Cinlerin anlatıldığı ayetlerde ki olayın arkasında Cinlerin özellikle Kuran dinlemek ve Müslüman olmak için Muhammedi arayıp bulmaları yatar. Taraftarlarının büyük bir kısmını göç nedeniyle kaybeden, siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda yalnızlaştırılan Muhammed için ilk kazanılacak müttefik Cinler olur.
 
Medine’ye olan siyasi göç neticesinde yerleşilen şehrin egemen güçleri Yahudi’lerdir. İlk başlarda uzlaşma ve müttefik olma çabası gösteren Muhammed, Yahudiler tarafından red edilince onlarla mücadele edecek güce geldiğinde yer yönden mücadele etmiştir. Bu süreçte Yahudi’ler vasıtası ile bilgilenen ve Cinler hakkında daha çok bilgi sahibi olmak isteyen Müslüman toplum için aşağıda özetlenen mitolojik söylem ortaya çıkmıştır, kendi efsanelerini yaratan İslam için örnek aldığı Yahudi’lik içerisindeki tanrı kral Süleyman ve Cinleri efsanesi ayrı bir yer teşkil eder. Süleyman Kenan egemenliğinden kurtulan İsrailoğulları kabilelerin gördüğü ilk ve büyük tanrı krallardan birisidir. Pagan inancın bir sonucu olarak her şaman/rahip vb. işlerini gördürdüğü Cinleri vardır ve ilerleyen dönemde bu efsane monoteist din içerisinde Cinleri olan peygambere dönüşmüştür. Bu ve benzeri efsanelerin İslam içerisinde yer aldığı dönemler Yahudilik ile uzlaşma çabalarının olduğu dönemlerdir.
 
Medine döneminde karşılaşılan ilginç vakalardan biriside Muhammed’in büyülenmesi olayıdır. Bu efsanede Cinler vasıtası ile büyülendiği yönünde bir söylemle birlikte bizzat Cinler’den birileri ile etkileşime geçtiği veya çarpıldığı yönünde anlatımların olmasıdır. Bir Yahudi’nin kendisine büyü yaptığı gerekçesi ile telaşlanan Muhammed aylarca yapmadığı şeyleri yapmış gibi algılamakta, karıları ile cinsel ilişkiye girmediği halde girmiş gibi davranmaktadır. Bir diğer söylemde unutmakta ve bulunduğu yere nasıl geldiğini hatırlamamakta olduğuda ilave edilir söyleme. Büyünün bozulması yada Cinin kovulması ile normale dönen Muhammed liderliğe kaldığı yerden devam eder. Bu vakadan sonra iki sure benzer vakalar için dua olarak tavsiye edilir. Medine’de Yahudi’lerin büyü ve Cinler vasıtası ile Müslüman’lara saldırdıklarına dair bir çok vaka anlatılmaktadır.
 
İnsanlardan farklı olarak daha güçlü, İnsan’lar tarafından görülmeyen, İnsan’dan önce yaratılmış, uzayda da yaşayabilen, her yönden daha hızlı ve daha zeki olarak tanımlanan Cinler, kendi şartları içerisinde İnsan benzeri bir yaşam sürdürmektedirler. Politeist din inancındaki kötülük yapma özellikleri İslam içerisinde şeytan ırkından olan Cinlere özgü bir davranış olarak tanımlanmıştır. Her İnsan’ın bir Cini olması inancı İslam mitolojisinde her İnsan’ın bir şeytanı (Cini) ve meleği olması şeklinde tanımlanmış, yiyecekleri olan kemik ve hayvan dışkısı ile teharet yapılması Müslüman’lara yasaklanarak yiyeceklerini temin etmeleri sağlanmıştır. Tuz, demir vb. maddelerin onları uzak tuttuğuna inanılmaktadır, demir’in özelliği; demir çağı toplumlarının inançlarında demir vb. madenlerin ilk kullanımında meteor kökenli madenlerin zorunlu olarak tercih edilmesi ve dinsel obje olarak bir süre kullanılması yatar. Tuz da keza o dönemde az bulunan bir meta olarak adak, kurban ritüelinin bir parçasıyken Cinleri kovan bir maddeye dönüşmesi inancının devamıdır. Kuran okunması, gürültü yapılması (ayın tutulması esnasında olduğu gibi) vb. bir çok şeyde Cinleri uzak tutmaya yarayan şeylerdir. Bir diğer hususta Süleyman ile Cinler arasındaki sözleşmeyi Cinlere hatırlatacak ‘’destur ya ahdi Süleyman’’ cümlesinin söylenmesidir.
 
Kötü Cinlerin besmele söylenmeyen her eylemde İnsan ile birlikte hareket ettiği, buna cinsel ilişki, yemek içmek vb. bir çok şeyin dahil olduğu İslam mitolojisinde yer alır. Şeytanların ise namazı bozmak, kişileri vesveseye düşürmek, besmelesiz hareket edenleri çarpmak vb. davranışları vardır. Özellikle Muhammed’in tuvalete girerken, bir yere girerken, soyunurken, bir tepeyi aşarken, uykuya yatarken, cinsel ilişkiye girerken vb. bir çok eylemde besmele olarak adlandırılan ve muskanın bir türü olan eski bir geleneği devam ettirdiği gözlemlenir. Cinsel ilişkiye girmeden önce dua etmenin birkaç faydası vardır: a) şeytanın ve dost Cinler’in İnsana ait üreme bölgelerini görmesini önlemek, b) şeytanın cinsel birleşmeye ortak olmasını önlemek, c) Cinler’in çıplak gördükleri İnsan’a aşık olup onu kaçırmasını önlemek diye sayabiliriz. Muhammed’in bir diğer davranışıda Arap mitolojisinin devamı niteliğindeki şairlerle ve hitabet gücü yüksek kişilerle karşılaşan kişinin ‘’şiirim onun şiirine, Cinim onun Cinine saldırır’’ duasını, ‘’Allah’ım beni onun şeytanından koru’’ duası şeklinde etmesidir. Gene İslam mitolojisine göre kişi adet gören karısı ile cinsel ilişkiye girdiği takdirde, şeytan ondan önce davranarak karısı ile cinsel ilişkiye girer ve doğacak çocuk eşcinsel olur.
 
Cinler’in öldürülmesi için ancak bazı şartların oluşması gereklidir. İyi ve Müslüman Cinler kardeş oldukları için öldürülmezler. Cinler çoğunlukla yılan kılığında evlerde yaşadıkları için, zehirli olanları hemen öldürülmelidir. Zehirsiz olanları ise 3 defa evden uzaklaşması için uyarılmalı ve uzaklaşmayan yılan öldürülmelidir. Gene aynı şekilde Cin olduğuna inanılan diğer canlılar benzer bir uygulamadan sonra ya uzaklaştırılmalı yada öldürülmelidir. Özetle klasik/Ortodoks İslam açısından Cin konusu bu şekildedir.
 
Günümüzdeki İslamiyet’te Cinleri red etmemekle birlikte onları tanımlanamayan doğaüstü varlık statüsünde algılayan bir kitle ile tamamen red eden kitle vardır. Onları anlatmadan önce Cinleri uzaylı olarak tanımlayan bir Müslüman kitlenin olduğunuda belirtmeden geçmeyelim. Günümüz bilimi ile birlikte İslamı sorgulayan bazı Müslüman din adamları Cinler’in pagan kökenden gelmelerinin farkına varmış olmaları, özellikle hastalıklara neden oldukları ve yemek içme alışkanlıkları başta olmak üzere, özelliklerinden hareketle İslam düşüncesi ile bağdaştıramadıkları için bu inancı minimalize ederek sadece Cin diye varlıkların olduğu ve ilerde onları daha iyi anlayabileceğimize inanırlar. Bu süreçte konuyu açıklayan hadislerin büyük bir kısmını red ederken, özellikle Buhari, Müslim başta olmak üzere  Kutubi sitte hadislerini red edememe noktasında bazı kavramlara farklı anlamlar yükleyerek güncel ve bilimsel bir tanım getirmeye çalışmaktadırlar. Mesela Cinlerin kemik ve dışkı yemeleri konusunun konuyu aktaran kişiler tarafından eklendiğini söyleyerek, bu noktada olmayan hadisleri ise birkaç hadisin birleştirilmesi neticesinde karıştırılmış olarak adlandırmaktadır. Bu vasıflara uymayan yani sahih denilen hadisleri ise ki özellikle Buhari hadisleridir islam’ın özüne uymadıkları gerekçesi ile red etmektedirler. Bu söylem esnasında sadece hadis üzerinden yaptıkları eleştirilerde, özellikle Sahabi olarak adlandırılan ve asla yalan söylemiyeceği varsayılan kitleyi yalancılıkla itham etmekte, bir çok din adamını görevini savsaklayarak dine hurafe sokmakla suçlamaktadırlar.
 
Örneğin Kuran’da 3 yerde Cinler’in yaptığı delilik olarak geçen söylemi, Cinler’in İnsan’ları çarptıklarını anlatan ayeti yok sayarak sadece hadisler üzerinden sık sık kendilerine göre anlamlandırdıkları beyan ederek İslam revizyonizmi içerisinde olan yani Protestan İslam’ı savunan bu kitle bir diğer yöntem olarak, Nahle’de Muhammed ile görüşen Cinler dahil onu dinlemeye gelen Cinler’in hepsinin aslında Irak bölgesinden gelen İnsan’lar olduklarınıda savlamaktadır. Kuran’da Muhammed’i dinledikleri anlatılan Cinleri Medine’li Yahudi’ler olarak tanımlayanlarda bulunmaktadır. Bizzat Muhammed tarafından da yapıldığı belirtilen Cin çıkarma ve Cinler’in yaptıkları hastalıklardan sağaltma ritüelleri (bu ritüel aslında özetle tekme tokat İnsanı döverken bir takım duaların edilmesidir, Hıristiyan’lıktaki şeytan çıkarma ayni ile aynı düşünsel zemindedir.) red edilerek söz konusu söylem ve ritüellerin daha sonradan İslam mitolojisine katıldığını savlamaktadırlar. En önemli savlarından biriside İslam’da Cinler’in yemeği olduğu için taharet amaçlı kullanılmaması emredilen Kemik ve dışkı/tezek’in aslında, Muhammed tarafından açıklanan hastalık yapan mikrop kaynağı olan malzemeler olduğu ve Cinler’in bir kısmının İslam tarafından mikropları tanımlamak için kullanıldığı iddia etmeleridir, bir diğer Protestan İslami söylemde mikroplar aslında Cinler’dir.
 
Gerek Ortodoks, gerekse Protestan İslam inancında Cinlerin varlığına inanılmakta, onların farklı bir canlı türü olarak aramızda yaşadığına, ahret günü İnsanlarla birlikte yargılanacaklarına ve cezalandırılacaklarına inanmakla beraber, yukarıda anlattığımız gibi pagan dinlerden İslama geçen yarı tanrı Cin inancında esas sahiplenme ve kabullenme Ortodoks İslam içerisinde olmaktadır.
 
Kaynaklar:
1- Kuran (H.Yazır, Diyanet, E.Yüksel, A.Gölpınarlı, S. Ateş, S. Yıldırım, Y.N.Öztürk, M. Esed, Ö.N.Bilmen, C. Yıldırım tefsirleri)
2- Buhari ve Kutubu Sitte hadisleri
3- Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 1-2-3, Mircea Eliade, Kabalcı yayınevi, 2003
4- Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Cin maddesi
5- Arap Edebiyatında Şeytanlı (Cinli) Şairler, Ar.Grv. Ali Yılmaz, CÜİF dergisi, 2004
6- Cinler Hakkında Bilgi, Mehmet Ali Demirbaş
7- Cinler ve Kötülüklerinden Korunma Yolları, Abdulhamit b.Abdurrahman es-Suheybani, Çev. M.Beşir Eryarsoy, Guraba Yayınları, 2003
8- Cinlerin Esrarı, İmam-ı Şibli, Çev. Muhammed Ferşad, Ferşad yayınları, 1974
9- İslam Ansiklopedisi, Diyanet yayınları, Cin Maddesi
10- Halk İslamı, Raphael Patai, Çev. Mustafa Aslan, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı:3, 2002
11- İslam Öncesi Arap Şiirinde Bazı Dinsel Motifler, Yard.Doç.Dr. Ömer Ünal, AÜİF dergisi, sayı:9, 2003
12- Kuran Bağlamında Dünya Dışındaki Gök Cisimlerinde Camlı Varlıkların Olabileceğine Dair (İlmi bir tefsir denemesi), Doç.Dr. Bahattin Dartma, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı:4, 2004
13- Kuran’ı Kerim’de İnsan-Şeytan İlişkisi, Doç.Dr. Remzi Kaya, UÜİF dergisi, cilt:12, sayı:2, 2003
14- Kuran ve Hadislere Göre Cinler ve Büyü, Prof.Dr. Ali Osman Ateş, Beyan yayınları, 2003
15- Hadis Literatüründe Nusaybin (Kuran’da Nusaybin cinleri konusu), Doç.Dr. Ahmet Keleş
16- Melek, Cin ve Şeytanların Hususiyetleri, Fettulah Gülen, İnancın gölgesinde 1, Nil Yayınları, 1996
17- Putlar kitabı (Kitap el-Asnam), İbn el-Kalbi, Roza Klinke-Rozenberger, Almanca-Arapça çeviri Beyza Düşüngen, AÜİF yayınları 1968
18- İslam Medeniyetinde Putperestlik Döneminden Kalma İtikatlar, Edward Westermorck, Çev. Ş.Nazmi Coşkunlar, Marifet basımevi, 1938
19- Satanizm, Prof.Dr. Ahmet Güç, Diyanet yayınları, 2004
20- Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Cin maddesi
21- Türklerde Tabiat Üstü Varlıklar, Yard.Doç.Dr. Ayşe Duvarcı, Bilig dergisi, sayı:32, 2005
22- Yaratılış Olayı, Prof.Dr. M.Sait Şimşek, Beyan yayınları, 1998
23- Kuran’ı Kerim’de Yaratma Kavramı, Veli Ulutürk, İnsan yayınları, 1995
24- Birüni’ye göre Dinler ve İslam dini, Diyanet yayınları, Dr. Günay Dümer 1975
25- Dinler tarihi, Prof.Dr. Hüseyin G. Yurdaydın-Doç.Dr. Mehmet Dağ 1978
26- Kuran’da Allah ve İnsan, Prof.Dr.Toshihibo Izutsu, Çeviren; Doç.Dr. Süleyman Ateş, AÜİF yayınları 1975
27- Çeşitli yönleriyle Din, Prof.Dr. Günay Tümer
28- İslam’dan önce Arap yarımadasında putperestlik ve yayılışı Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:6 Sayı:1 Hüseyin Atay
29- İslam öncesi Mekke. Dr. Yaşar Çelikkol, Ankara Okulu Yayınları, 2003
30- Edebiyat ve Ticaretin Buluştuğu Noktalar Panayırlardan Günümüze Fuarlar, Nüsha Şarkiyat Araştırmaları dergisi, Sayı 10 Ahmet Kazım Ürün
31- Aktüel Arkeoloji dergisi, Temmuz-Ağustos, sayı:22, 2011
32- Batı İnançlarında Cinler ve Cincilik, Haluk Akçam, Yazar Yayınevi, 1996