İslam Medine öncesinde bir kurum ve anlayış olarak ortada yoktur,
Medine’ye göç ve sonrasında ortaya çıkan oterite boşluğunu doldurma ve kanun
koyup uygulama zorunluluğu neticesinde, kabile yönetimine benzer bir yönetimle,
ilk İslam devlet anlayışının primatif başlangıcı ortaya çıkmıştır. İslam Mervan’ın
iktidarına kadar bir devlet olmaktan uzak yapılanma içerisindedir, ilk İslam
devleti Mervan ile ortaya çıkmıştır, ondan öncesi ancak kuruluş dönemi olarak
adlandırılabilir.
Erken dönem İslam sırasında Arap kabileleri yazılı olmayan
geleneksel kurallara bağlı olarak, kendi kabilesi yada aşireti içerisindeki ilişkilere
bağlı şekilde yaşardı. Ortada egemen bir devlet olmadığı gibi, egemen ve
coğrafyanın tamamına hükmeden bir güçte yoktu, her kabile ve yerleşke kendinden
mesuldü. Kabileler arası anlaşmalar genelde savaş yada diyet ödeyerek, bireysel
anlaşmazlıklar ise karşılıklı kısas veya kan davaları şeklinde çözülürdü. Mekke
içerisinde bir çeşit yaşlılar heyeti yada kabilelerin bir araya geldikleri
şehir senatosu benzeri bir kurum olmasına rağmen uzun süredir işlevselliği
bulunmamakta ve şehir özelinde ticareti ve parayı elinde tutan tüccarın
kontrolünde idare edilmekteydi, şehirlerdeki nizam ve kanunda göçerlerle benzer
şekilde yazılı olmayan geleneklerle şekillendirilirdi. Özetle o dönemde
Hicaz’da bildiğimiz anlamda bir devlet ve kurumları yoktu, gerek kabile bazında
gerekse kabilelerin oluşturdukları konfederasyonlar bazında tek geçerli kural
her kabilenin kendi kuralıydı.
Dönemin hukuk sistemi ve kavramı ilkel kabile düzeyinde seyrederken
Mekke gibi ticaret yapılan şehirlerde nispeten bazı ilkel ticari kurallar
uygulanmaktaydı. Medeni hukuk, asli hukuk ve ticari hukuk yoktu, devlet adına gerekli
kurumlar olmadığı içinde kabile ferdlerine yönelik vergi, düzenli askerlik vb.
yükümlülüklerde yoktu. Kurallar ortalama olarak kabile reisinin gelenekleri
uyguladığı, daha çok güçlünün yanında olan ve göçer kabilelerin ilkelliği ve
yoksulluğu ile paralel daha eşitlikçi bir hal alan tarzdaydı. Yetişkin ve özgür
olan erkekler dışında hiçbir birey bir şey hak edemezdi, miras, ganimet
paylaşımı, boşanma vb. bir çok olayda tek yetkili ve varis erkekti, kadın,
çocuk, köle ve mevali’ler hiçbir hakka tabii değillerdi, zengin ailelerin
kadınları ve Bedevi kadınları bu durumdan istisnaydılar, zenginler ellerindeki
güc sayesinde söz sahibi olurken, Bedevi kadınları çölün getirdiği hayatta
kalma savaşında erkeklerle birlikte çalıştıkları ve üretimde söz sahibi
oldukları için nispi bir eşit muamele görüyorlardı.
Muhammed İslam siyer ve hadisleri ile Kuran’da yetkiyi aldığı
makamı ve konumunu açıklamıştır, ilk olarak yetki bizzat İslam tanrısından
gelir, onun yeryüzündeki halifesi ve sözcüsü olmakla kalmaz, aynı zamanda onun
adına verilen cihad ve getirisininde kanuni mirasçısıdır, kendi deyimi ile
ganimet ile ödüllendirilen tek peygamber kendisidir yani fatihtir. Ortada olan teoraktik
bir devletin primatif halidir, kendi taraftarları ve diğer toplumlar onu bir
reis olarak görmektedir, bunun en bariz izlerinden birisi reis olarak
ganimetten pay almasıdır, bu pay neticesinde eşlerinden birisine ‘’Safiyye’’
denilmektedir ki bu o dönemde reislerin ganimetten aldıkları payın adıdır aynı zamanda.
Mekke’nin ele geçirilmesi ve gerektiğinde toplanan bölgesel bir güce sahip
ordunun sık sık savaş ve yağma için bölgedeki kabileleri ele geçirmesi
neticesinde ki ilerleyen süreçte ancak bir rahip / kral olarak tanınmaya
başlanılana kadar, Muhammed değişik kabilelerden gelmiş bir toplumun reisi
olarak algılanmıştır. Bazı azınlık küçük kabileler ve Yahudi ile Hıristiyan
bireyler, Muhammed’i beklenen Mesih olarak kabul etmişlerdir. Söz konusu
dönemde ganimet’ten aldığı pay İslam öncesi Arap ve Bedevi kabile reislerinin
aldıkları kadar yani 5/1 oranındadır, tıpkı ondan öncekiler gibi oda bu
ganimeti iktidarını sürdürmek için kendi toplumuna harcamakta ve müttefiklerini
yakın tutmak için sarf etmektedir. İlerleyen dönemdeki devletin ilk hazinesi ve
gelir kaynağı söz konusu kabile hukukunda yatmaktadır. Bölgedeki kabile
üyelerinin Muhammed aracılığıyla ihtilaflarını çözmeye çalışması, onu reis ve
yasa uygulayıcısı olarak tanıdıklarını, küçük bir kitlenin onu Mesih olarak
gördüğünü, ölümü ile bu kitleden bir bölümünün söz konusu toplumdan ayrılması
ise katılımın sadece oterite ve hukuk bazında olup dinsel bir hüviyet
taşımadını gösterdiği gibi, Muhammed’in reis olarak hüküm sürmesininde bir
göstergesidir.
Hamidullah’ın tezinin aksine Medine vesikası ile Medine’de anayasa’ya
dayalı bir devlet kurulmamıştır. Yapılan klasik Arap kabile geleneklerine uygun
olarak kurulan bir ittifak ve bunu destekleyen barış anlaşmalarıdır. Burada
farklı olan tek şey, kabilelerin ittifakı yerine bireylerin oluşturduğu bir
toplumun uzlaşması ve bir araya gelerek diğer kabilelerle ittifak kurmalarıdır.
Vesika’nın ilk bölümünde sayılan taraflar Muhammed’in reisliğini yaptığı
Müslüman toplumdur ve bu toplumun yapılanması ve statü’sünün tespitidir.
Vesika’nın ikinci bölümünde sayılan taraflar Müslüman toplumla yapılan barış ve
ittifak anlaşmasının diğer katılımcılarıdır. Yani vesika bizlere klasik Arap
ittifak anlayışının bireyler üzerinden yeni bir toplum oluşturulmasını ve aynı
coğrafyayı paylaştığı diğer egemen güçler ile birlikte Müslüman’lar arasında da
barış anlaşması yapmasını ve toplum bireylerinin mali, adli, askeri hak ve
görevlerini anlatır.
Bu süreçte Medine’de
‘’Allah’’ adına kendi hükümranlığını kuran ve yönetmeye başlayan Muhammed için
zor olan, ihtiyaca yönelik pratik kanun ve kuralları bulması ve uygulaması
olmuştur, başlangıçta Yahudi’leri taklit ederken zamanla Müslüman toplumun
güçlenip Yahudi’lere karşı savaş başlatmaları ile Yahudi’lerin yaptıklarının
tersini yapma şeklini almıştır. Mevcut kabile geleneklerindeki bazı kurallar da
değiştirilerek İslama katılmıştır bu süreçte, söz konusu toplum Hicaz’da ilk
defa ortaya çıkan ve değişik kültür ve geleneklerin bir araya geldiği ve dışa
dönük ilişkilerin yaşanması neticesinde yeni ihtiyaçların ve ilişkilerin ortaya
çıktığı bir yapıdadır. Kabile yaşamından yerleşik ve örgütlü bir yaşama geçen
söz konusu toplum’un erken İslam dönemindeki gelir kaynağı savaş ganimetleri
olarak ortaya çıkmışken, daha sonra ele geçirilen bölgelerin ve kabilelerin
yönetimi ve onlardan alınan (eski Arap geleneklerinin kopyası) vergileri
toplama ve basit adli vakaların görülmesi ihtiyacı ile devlet adına ilk
temeller atılmıştır.
Bütün bu uygulamalar ve kuralların temelinde Muhammed vardır, her
türlü kanun İslam tanrısının buyurması ile sure yada ayet olarak topluma
duyurulmakta, büyük oranda ise mevcut kuralların daha sonra sünnet olarak
adlandırılacak bir şekilde sözlü olarak uygulanmasından ibarettir. Kurallar
duruma ve zaman göre uygulanmakta, bazı kurallar zamanla değişmekte ve bazı
kurallar iptal edilebilmektedir bu süreçte. Mekke ele geçirilene kadar idari
anlamda tek yetkili Muhammed’tir, gerekli gördüğü takdirde yakın
arkadaşlarından birilerini geçici olarak yetkilendirmekte ama son söz hep
Muhammed’te olmaktadır, kesin olarak dinsel ve Dünyevi hükümran odur. Yaptıkları
ileri bir devletin kanunlarını yazmakta değildir, yani o Hamburabi yada Kanuni
gibi bir kanun yapıcı değildir, daha çok temelleri atan kurucu bir fatihtir.
Eşitler arasında birincinin liderliği yapılanmasını rahip/kral düzeyine
çıkararak bir merkezi otoritenin kurulmasını sağlamıştır, gerçi bu kurum hala
bir devlet değildir ama toplumun gelişmesininde önünü açmıştır. Egemen olduğu
coğrafya genişleyip işgal edilen yerlere vali ve kanun adamı (İslam’da bu iki
ayrı yetki tek kişidedir) atamaları yapırken tek kıriter atanacak kişinin
İslam’ı ve Muhammed’in icraatlarını iyi bilmesidir, atanan kişi Muhammed’in
halifesidir ve asli görevi vergilerin toplanması ve istihbaratın merkeze
ulaştırılmasıdır aslında, adli vakalar daha çok eski geleneklerin İslama
uydurulması şeklinde görülmektedir.
Bir devlette olması gereken, düzenli ordu, para basımı, adli
kurumlar, vergi ve ekonomik kurumlar vb. bir çok öğe Muhhamed’in ardında
bıraktığı egemen sistemde yoktur, ilk dört kral / halife bu savaşa dayalı kabileler
konfederasyonu’nu devlet yapacak atılımları kısmi olarak atarlar, bütün bunları
yapmalarının nedenide zorunluluktandır yani şartların zorlaması ile şekillenir
uzun bir süre İslam. Halife Mervan ilk parayı bastırana kadar ortada kuruluş
aşamasında olan bir devlet vardır ve temellerini Muhammed atmıştır. Muhammed’in
ardında bıraktığı idari ve kanuni yapı, daha uygar toplumların fethedilip
yönetilmeye başlaması ile yetersiz kalmış ve ortaya çıkan sorun, dönemin İslam rahip
kralları tarafından yeniden yapılandırılması ve bölgesel güçlerin dinsel
baskıları neticesinde yeniden yazılması ile ilk halini almıştır, günümüzdeki
halini ise otoriter Abbasi yönetimi döneminde özellikle Orta Asya’daki
bölgelerde ve Irak sınırları içerisindeki yapılanması ile sağlamıştır. Temel
olarak Muhammed’in kanunlarının üzerine inşa edilen bir sistem gibi görünsede,
gelişen ve karmaşıklaşan toplumun ihtiyaçlarını karşılayamayan İslami şeriat
yeniden yazılmak zorunda kalmıştır ve bu süreçte elbette egemen kabilenin ve
sınıfların ihtiyaçları doğrultusunda bazı yeniden şekillendirmeler yapılmıştır.
Kaynaklar:
1- Kuran (H.Yazır, Diyanet,
E.Yüksel, A.Gölpınarlı, S. Ateş, S. Yıldırım, Y.N.Öztürk, M. Esed, Ö.N.Bilmen,
C. Yıldırım tefsirleri)
2- Buhari ve Kutubu Sitte hadisleri
3- Hz. Adem’den Bugüne İslam Tarihi, Mahmud Şakir, Çev. Ferit
Aydın, Kahraman yayınları, 1995
4- Birüni’ye göre Dinler ve İslam dini, Diyanet yayınları, Dr.
Günay Dümer 1975
5- Dinler tarihi, Prof.Dr. Hüseyin G. Yurdaydın-Doç.Dr. Mehmet Dağ
1978
6- Kuran’da Allah ve İnsan, Prof.Dr.Toshihibo Izutsu, Çeviren;
Doç.Dr. Süleyman Ateş, AÜİF yayınları 1975
7- Çeşitli yönleriyle Din, Prof.Dr. Günay Tümer
8- İslam öncesi Mekke. Dr. Yaşar Çelikkol, Ankara okulu yayınları,
2003
9- Câhiliye’den İslâm’a Geçiş: Tebliğ ve Sosyal Akışkanlık, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Cilt:14 Sayı:1 Yard. Doç. Dr. Vejdi Bilgin
10- İslam öncesi dönemde Mekke idare sistemi ve siyasetin oluşumu, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi Cilt:10 Sayı:1 Yard.Doç.Dr.
Adem Apak
11- Sosyo-ekonomik ve kültürel
yönden İslam öncesi Mekke toplumu, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Cilt:10 Sayı:2 Prof.Dr. Abdurrahman Kurt
12- Cahiliye döneminde Yesrib’in
etnik yapısı, FÜSB dergisi sayı:1, cilt:15/319-346, Yaşar Çelikkol
13- İslami tarihçiliğin doğuşu/ İlk siyer-megazi eserleri ve
müellifleri, Ankara okulu
yayınları,Josef Horovitz (Çev: Ramazan Altınay-Ramazan Özmen) 2002
14- İslam’ın ilk döneminde Bey’at ve seçim sistemi. Prof.Dr. Mehmet
Ali Kapar
15- İslam Hukukunda hükümlerin değişmesi açısından Hz. Ömer’in bazı
uygulamaları, Doç.Dr.Muhsin Koçak, 1997
16- İlkel, Köleci ve Feodal Toplum, Zubritski-Mitropolski-Kerov,
Eriş Yayınları
17- Tasavvuf ve Bid’at. Prof.
Dr. Abdulhakim Yüce
18- İlk
dönem İslam hukuku, yasama-yargı-yürütme. Abdülvahhab Hallaf, Pınar yayınları,
2006
19- Demografik değişkenler açısından ilk
Müslümanlar, Uludağ Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi Cilt:18 Sayı:2 Prof.Dr.
Abdurrahman Kurt
20- İslam şehrinin doğuşu,
Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi Sayı:6 Yard. Doç. Dr.
Muammer Gül
21-
Risalet
öncesinde Arap yarımadasındaki dinler ve bir peygamber beklentisi Fırat
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dergisi Sayı:6 Yard.Doç.Dr. Sıddık Ünalan
22- Uydurma olduğunda ittifak edilen hadisler, Aliyyül Kari,
Tercüme: İbrahim Kutlay, İnkilap yayınevi 2008
23- Asrı Saadet, Mevlana Şibli, Çeviri:Ö.Rıza Doğrul, Sadeleştiren:
O.Zeki Mollamehmetoğlu 1. Cilt, 1978
24- Hz. Muhammed Mekke’de, W. Montgomery Watt, AÜİF yayınları no:5,
çeviri: Doç.Dr. M. Rami Ayas, Doç.Dr. Azmi Yüksel, 1986
25- Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Taberi, MEB yayınları, 3. Ve
4. Cilt, 1992
26- Hukuk Tarihinde İslam Hukuku, Ord.Prof.Sabri Şakir
Ansay 2002
27- İslam hukukunda suçlar ve cezalar, Dr. İlhan Akbulut, 2003
28- Dinler ve
Mezhepler Tarihi, 1 ve 2. Cilt, Ebu’l Feth Muhammed B. Abdulkerim Şehristani
29- İslam
Düşüncesinin Erken Döneminde Muhalefet ve Görüntüleri, Kelam araştırmaları
dergisi, Sayı: 8, Abdülnasır Süt, 2010
30- İslam Hukuku Tarihi, İz
yayıncılık, Hayreddin Karaman, 1989
31- Hukuku İslamiye ve İstilahatı Fıkhiye, Ömer Nasuhi
Bilmen, 1-2-3. Cilt
32- Mezhepler arası mukayeseli İslam
ceza hukuku, Ali Şafak, Atatürk Üniversitesi basımevi, 1977
33- Peygamberler ve Halifeler
Tarihi, Ahmed Cevdet Paşa, Çile yayınları, 1-2. Cilt
34- İslam Hukuku Tarihi, Prof.Dr.
Ekrem Buğra Ekinci, Art sanat yayınları, 2006
35- İslam Hukuku (Umumi Esaslar),
Prof.Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Art sanat yayınları, 2006
36- Halifelik Tarihine Giriş,
Doç.Dr. Mehmet Azimli, Öykü kitabevi, 2005
37- Büyük İslam Tarihi, İbn-i Kesir,
Çağrı yayınları
38- Her Hicret Bir İnkılaptır, Ali
Şeriati, Çev. Hasan Elmas, İhtar Yayıncılık
39- İslam’da Polis Teşkilatı,
Muhammed Şerif erRahmuni, Çev. Doç.Dr. Abdülkerim Ünalan, Gap matbaacılık, 2004
40- İslam Hukuku ve Önceki
Şeriatlar, Prof.Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Art sanat yayınları, 2003
41- Hz. Peygamberin Devlet Kurma
Faaliyeti, Yrd.Doç.Dr. M.Hanefi Palabıyık, AÜİF Dergisi, Sayı: 17, 2007
42- İslam Hukuk Felsefesi Açısından Medine
Vesikası, CÜİF Dergisi, Cilt:4, Sayı:1, Mustafa Kelebek, 2000
43- Medine Vesikası Hakkında Genel Bilgiler, Ali Bulaç, Birikim Dergisi,
Sayı: 38-39, 1992
44- İslam Peygamberi, Prof.Dr. Muhammed Hamidullah, Çev. Prof.Dr. İhsan
Süreyya Sırma, Beyan yayınları, 2004